İffetin yok sayıldığı, hayâ damarının çatladığı toplumun içinde Allah’ın fidanı olarak yeşermek ve etraftan gelen sert rüzgârlara rağmen başak misali hiç yıkılmadan toplanacağımız günü beklemek! Mü’minin işi, Rabbi’nin onu çağırdığı güne kadar ona verilen görevi en güzel şekilde yerine getirmesidir.
En güzel iletişim; imanın nuru ile aydınlanmış gözlerden gözlere yansıyan samimiyet dolu sözlerle sağlanabilir. Bu da ancak Allah'ın kalplere lütuf olarak bıraktığı sevgi ve merhamet filizlerini kurutmamakla mümkündür.
Arkadaşlık, dostluk ve kardeşlik…Ne kadar da iç içe girmiş kavramlar. Nedense toplum olarak tam manasına vâkıf olmadan kullandığımız kavramlar gün geçtikçe artmakta. Hâlbuki ne kadar iç içe olsa da her biri birbirinden ayrı kavramlardır.
Hayâ öncelikle Allah'a karşı olmalıdır. Zira Müslüman, Allah'ın ayıplamasından çekindiği için zaten insanların ayıplamasını gerektirecek bir işe imza atmaz. Ayıplanmaktan çekinen Müslüman; yaptığıyla, baktığıyla, giyimiyle ve konuşmasıyla utanılacak hâle düşmekten sakınır.
Peki, odun toplamak için geceyi tercih edenler kimlerdir? Karanlığı aydınlığa değişenler kimlerdir? Hayatı pahasına ormanın tehlikelerine dalanlar kimlerdir? Güneşin batmasından sonra aklı başına gelen tembeller, aydınlığa çıkmaya cesareti olmayan suçlular...
Yaratıldığımız günle başladı hayat serüvenimiz. Sonraları “anne” diyeceğimiz başka bir insana bağlı olarak geldik dünyaya. […]
Dünyadayken Allah’ın bize vermiş olduğu nimetleri saymak için uğraşsak buna kuvvetimizin yetemeyeceğinin hepimiz farkındayız. Rabbimiz’in bizi […]
Osman Bey’in oğluna nasihat olarak söylediği ve Osmanlı’nın hâkimiyeti boyunca gözettiği şu düsturlar Osmanlı’nın temel dinamiklerini bizlere göstermektedir: “…Oğlum! Sana Ümmet’in âlimlerini tavsiye ederim..
Mısırlı âlim Ragıb el-İsfehanî’ye göre; bilinenden ilme varma kuvvetine fikir, bu kuvvetin faaliyetine de tefekkür deniyor.
Gazali rahmetullahi aleyh; tefekkürün meyvesinin ilimler, hâller ve ameller olduğunu ifade eder ve ilmin tefekkürün özel meyvesi...
Bir başka yönden bakacak olursak hürriyet, İslam'daki kulluk anlayışıdır. Batı hürriyet ile hüküm koyma yetkisini insana verirken İslam bu hakkı yalnızca Allah'a vermiştir. Şöyle ki İslam hukukunda bazı hükümler için kişide hürlük aranır...