Mü’minlerin insanlığı hidayete ulaştırma görevi hususunda günümüzde sıklıkla karşılaştığımız ve hayatımızın neredeyse merkezine oturduğunu söyleyebileceğimiz sosyal medya kavramı da bir imtihan, aynı zamanda bir imkân olarak karşımızda durmaktadır.
Kendine dert edinecek bir şeyler buldun değil mi yine? Kafanı kemiren düşüncelerden kurtulamıyorsun bir türlü. Yine binlerce endişeyi barındırıyorsun bedeninde.
Elli sene önce adına "fahşâ, münker, bağy" dediğimiz mefhumlara bugün "kültür, sanat, fikir" deniyor. Zina, fuhuş, teşhircilik, ahlaksızlık ve sapıklık bugün sanat ve kültür adı altında normalleştiriliyor ve bu süreç tamamlanmak üzere.
İlk sözcük “selam”… Ardından Asr Suresi… “Hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna…” Sanki “Birbirimize hâlhatır sormayıp sabrı tavsiye edelim önce.” der gibi…
İnsanlar güvenen bir varlık olarak doğmasına rağmen güven duymamayı toplumsal süreçte öğrenmektedirler. Yaşadıklarımız insanların birbirine hâl diliyle
Muhabbetlerimiz, dünya ve ahiret saadetini kazanmak için moral mi oluyor bizlere yoksa yaptığımız salih amelleri eritecek kıvamdaki günahlar mı depolatıyor bizler farkında bile olmadan?