Uzun zamandan beri, belki de kendimizi bildiğimizden beri boyumuzu aşan, göz sınırlarımızdan taşan, ağırlığı zaten çoktan bizi geçmiş olan kütüphanelerle iç içeyiz. Belki de şimdiye kadar önümüzden defter
Saadet asrıyla aramıza günler girdi, aylar, yıllar hatta asırlar girdi. Kur’an’ın vahyedildiği, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin yaşadığı topraklarda doğmadık; aramıza mekânlar, yollar, denizler girdi.
Aynı hayat kaynağına sahip olduğumuz halde, Kur’an ve Sünnet bizim hayatımızda beklenen dönüşümü niçin gerçekleştirmiyor?