SORU: Selamünaleyküm Hocam,
29 yaşında ve iki çocuk annesiyim. Aynı zamanda, sınıf öğretmeniyim. Meşguliyetim çok çok arttı ve ömrümün ne kadar hızlı geçtiğini çok daha iyi görüyorum. Azrail aleyhisselam her an kapımı çalacakmış gibi hissediyorum kendimi. Nesil yetiştirme kaygısı, içimi kor gibi yakıyor. Zaman çok hızlı geçiyor, bu kısıtlı zamanda çok şey yapmak istiyorum hocam.
Size gelen bir soruya gençlik yaşının kırkta sona erdiğini yazmışsınız. En azından Rabb’im ömür verirse bu zaman dilimini çok iyi değerlendirip olgunluk yaşımda evlatlarıma ve çevreme çok daha faydalı olmak istiyorum. Bunun için sizden kendim, ailem ve çevrem adına verimli bir yol haritası istiyorum hocam. Keşkeleri bir kenara bırakıp bundan sonra, günlük nasıl bir programla kendim ve çevrem için daha faydalı bir insan olurum hocam?
CEVAP: Büyük bir kanun ve muhteşem bir umut olarak size şu hakikati hatırlatmak isterim: Biz inşaallah niyetlerimizle dirileceğiz, niyetlerimizle. Biz niyetlerimizle dirileceğiz. Yerden göklere kadar geniş ve engin bir umuttur bu. Bunu asla unutmayasınız. Amellerimiz ve becerebildiklerimizle dirilecek olsak helak olurduk. Bu kanunu, yemek pişirdiğiniz mutfakta en çok gözünüze çarpan yere nakşedin. Oturma odasında levha yapın, en görülür yere asın. Bu kanunla oturun bu kanunla kalkın.
Rabbimizin en büyük lütuflarından biri budur. Bizi becerebildiklerimizle hesaba çekse idi ne yapardık, nasıl hakkını verirdik insan olarak yaratılmanın!
Bu da bizi iki şeye götürmektedir.
Birincisi:
Büyük niyetli, engin amaçlı mü’min olmak gerekmektedir. Çocuklarımızı dört yıllık okul planlamalarına göre yetiştirerek onları ellerimizle ezmeyi aşıp kâinat üzerinde hesapları olan insanlar olarak yetiştirme düzeyine yükseltmenin farkıdır bu. Bağrında bütün insanlığa yer açabilen, avucuna güneşi sığdırabilecek insanlar olmak ve elimizin altında Rabbimizin emanetleri olarak bekleyen yavrularımızı, okullarda, medreselerde sorumluluğumuz altına konan çocukları yetiştirmemiz gereken ufuk düzeyi bu olmalıdır. Bu birinci husustur.
İkincisi:
Böyle büyük bir niyetin sahibi olmanın izzeti ve ciddiyetine göre yaşamaya çalışmak zorundayız. Kuru temennilerle oyalanan bir insan olmak elbette tam anlamıyla şeytanın kapanında kısılıp kalmaktır. Büyük niyetli ama mini planlı olamayız. Büyük işlere niyet eder büyük gayretler sarf ederiz. Sonra da Rabbimiz bizi sadece bir ‘hiç’ denebilecek bir seviyede bıraksa bile hiç endişe etmeyiz. Kitabımız Kur’an’ımızda defalarca okuduğumuz veya dinlediğimiz Nuh gerçeği bu değil midir? Bin sene uğraşıp sonuç olarak insanlığın suya gömülmesinden başka bir şey görmemiş olmak nasıl yorumlanabilir? Kaç asır uğraştı, kaç kişi topladı biliyor musunuz? Dokuz yüz elli yıl ve seksen kişi. Bölün bakın bir kişi için kaç yıl uğraşmış? Ve bizim bir tek iyi çocuk için ne kadar yoğunlaşmamız gerekir ondan ölçüp duralım. Ama Nuh aleyhisselam değil kaybetmek, Allah Teâlâ’nın ilk beş kulundan biri oldu. Ne sayesinde? Elbette onu yerden göklere kadar dolduran niyeti ve heyecanı sayesinde, kesinlikle heyecanı sayesinde. Sizin ve benim, hepimizin muhtaç olduğu şey bu büyük niyet ve gökkuşağı gibi heyecan olmalıdır. Gerisini ise Allah’a bırakırız. Böyle bulduk bu dini, böyle öğretiyor kitabımız.
Bunları neden size yazdım biliyor musunuz?
Şeytan sizi, geç kalmak yüzünden kaybetme ile korkutuyor şu anda. Ben ise size diyorum ki, sizde bu heyecan varsa dokuz yüzüncü yılınızda bile olsanız ilk beşe hâlâ adaysınız. Salın şeytanın vesvesesini cehennem çöllerine siz, Kur’an’ımızın bu müjdesine doğru yürüyün. Bu büyük yürüyüşünüzde size bazı tavsiyelerim olabilir. Dilerim tavsiyelerim size yardım eder siz de bu ağabeyinizi en muhtaç olduğu şey olan duanızdan eksik etmezsiniz.
1- İmanınızı en güçlü ve en hareketli noktasında tutmaya çalışın. Allah’ın tek iman etmiş kulu olmaya hazır olun. Gökler aşağı doğru iniyor olsa bile sizin imanınız sarsılmasın. Tek kalmaya, itilmeye, horlanmaya razı olun. Felsefesiz, katıksız bir imanınız olsun. Şunu söyleyin ve uygulayın: ‘Ebu Bekir radıyallahu anh neye iman etti ise ben de ona iman ettim.’ Size yeter bu, artar bile.
2- İmanınızı amelsiz bırakmayın. Becerebildiğiniz kadar amel sahibi olun. Bunun için de şöyle bir plan yapıp uygulayın:
a- İmanınızın güçlü olması için HARAMLARDAN KAÇININ. Haramsız bir hayat ilkeniz olsun. Korunamadığınız durumlarda ise en hafif sıyrıklarla atlatacak planı yapın. Haramdan ve haram şüphesinden kaçınmayı ilke edinin. Böylece imanınızda kaçak oluşmasını engellersiniz. Kaçak olmayınca da biriktirdiğiniz iyi işler az bile olsa size yeter.
b- Farzları yapmayı nefes almak, su içmek gibi görün. Bir işi Allah BUNU FARZ ETTİ olarak öğrendiğinizde o olmazsa siz yoksunuz gibi düşünün. Farzların ardından da VACİPLERİ yapılması gereken önemli ve öncelikli işleriniz olarak görün.
c- Sünnet ibadetler ve uygulamalar yapacağınız işler olsun. Bunlardan tamamını yapamayabilirsiniz. Kabiliyetiniz ve imkânlarınızla dengeleştirdiğiniz bir Sünnet pratiğiniz olabilir.
d- Mekruh denen şeylerin olmadığı bir hayatı özleyin. Mümkün olduğunca da MEKRUHSUZ BİR HAYAT peşinde koşun.
e- İnsanlarla ilişkilerinizde İYİLİKTEN YANA BİR İNSAN olma düşüncenizi sözlü ve pratik olarak beyan edin sürekli. Mümkün olduğunca insanlarla hemhâl ama onların içinde eriyip gitmeyen biri olun.
3- Rabbimiz her asırda yaşayanlar için farklı imtihanlar yaratmıştır. Bu asırdaki mü’minler olarak bizim de çok farklı imtihanlarımız vardır. Onlardan kendinizi koruyun. Eskilerin Lât, Menat gibi putlarının yerine şimdi farklı putlar geldi. Diploma, iş, reklam ve benzeri şeyler onların yerini aldı. Kendinizi onlardan koruyun.
4- Eşinizi, o hak etmese bile cennet sebebiniz olarak görün. Ondan değil onu yaratandan bekleyin kadınlığınızı ona sunmanızın bedelini.
5- Çocuklarınızı sakın ‘sizin çocuğunuz’ olarak görmeyin. Henüz siz bile çocuksunuz. Onlar size ‘Rabbinizin emanetleridir.’ Bu doğruyu bu şekilde kabullenmede tek kalmaya hazır olmalısınız.
6- Bu zamanda en büyük silahlarımızdan biri duamızdır. Her gün belli saatlerde hususi duaya ayırdığınız zamanlarınız olsun. Dua edin, dua edin, dua edin. Doyuncaya kadar ya da şairin deyimiyle elleriniz karıncalanıncaya kadar dua edin. Acıların hafiflediğini, bulutların tepenizde sizi gölgelediğini göreceksiniz.
7- Mü’min, salih arkadaş ihtiyacınız ekmek peynir ihtiyacı kadardır, unutmayın ve onları arayın. Son nefesinize kadar salih arkadaş ihtiyacını unutmayın. Sizinle bu dertleri paylaşacak saliha kadın arkadaşınızı, Allah’ın size bir hac ibadeti gibi ihsanı olarak görün. Şaşmayın buna, büyük bir gerçeği size iletiyorum.
8- Bir ders halkası bulun veya kurun. İlimsiz iman kuruyan bir ağaca dönebilir. Artık ilim kablosuz cihazlara bile düştü, gurbete çıkmaya gerek kalmadan ilim elde edebilirsiniz.
Dualarınızı beklerim. Ben de size dualar ederim. Eşinize de selamlarımı bildiriniz. Allah’a emanet olun.
Selamünaleyküm.
Nureddin Yıldız
Comments are closed