Beslenme konusu günümüzde koruyucu hekimlik açısından ele alınan önemli konulardan biridir. Beslenme vücut için gerekli olan besin maddelerinin yutulması, sindirilmesi ve damarlar aracılığıyla kullanılacakları yere kan içinde taşınmasıdır. Kan içerisinde taşınan besin maddeleri hücrelerin yenilenmesinde, tamirinde, bağışıklık sistemimizin güçlenmesinde ve daha birçok temel yaşam faaliyetleri için kullanılmaktadır. Yediğimiz her besinin doğduğumuzdan itibaren hücrelerimize, gen yapımıza katıldığını ve işlendiğini düşünürsek yediklerimizin ve içtiklerimizin besleyicilik kalitesi oranında bizim yaşam kalitemiz etkilenmektedir. Daha bebeklikten itibaren hazır, paketli, katkılı, içeriğini bilmediğimiz doğallıktan uzak besinlerle yapılan beslenme vücudun büyüme, gelişme yani bedenin inşası evresinde inşa maddelerinden çalmak gibi beden kimyamızı olumsuz etkilemektedir. İlerleyen yaşlarda sağlam zemine oturmayan bebeklik ve çocukluk dönemi beslenmesinin faturası ağır olmaktadır.
Beslenmede yapılan ısrarlı ve daimi hatalar; dejeneratif hastalıklar dediğimiz felç, kalp krizi, obezite, diyabet, karaciğer yağlanması, hiper tansiyon, kanser çeşitleri, Alzheimmer, polikistik over sendromu gibi hastalıklara yol açmaktadır. Bu sebeplerden dolayı yanlış beslenme alışkanlıklarının birçok hastalığa zemin hazırlaması uzmanların doğru ve sağlıklı beslenme üzerine yaptıkları çalışmaları artırmıştır. Gelinen son noktada ulusal sağlık politikaları arasında “Dengeli, Sağlıklı ve Doğal Beslenme” konusu önemli bir yer almıştır.
Dejeneratif hastalıklar önlenebilir hastalıklardır. Bu hastalıklardan toplumsal bir tehdit oluşturmaya başlayan Obezite ciddi bir metabolizma ve beslenme bozukluğunun neticesi olarak karşımıza çıkmakta; hormon sistemlerini de etkileyerek birçok çocuk, genç erken yaşta bu hastalık tablosuyla mücadele etmek zorunda kalmaktadır. Ciddi moral, motivasyon ve iş gücü kaybına sebep olan obezite tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Bu noktada ailelerin sağlıklı, dengeli ve doğal beslenme konularında bilinçlendirilmesi, toplum olarak geleneksel beslenme yöntemlerimizin doğallığından ve besleyiciliğinden yararlanılması, anne sütünün bebek için ilerleyen yaşlarındaki yaşam kalitesine yaptığı olumlu katkılar savunmamız ve sahip çıkmamız gereken beslenme konularımız olmalıdır.
Yaşam kalitesini ve insan sosyalliğini bozan yanlış ve fazla besleniyor olma hâli; yediklerimizi şifa kaynağı olmaktan uzak hâle getirmiştir. Çok fakat boş yiyor olmamız beslenemiyor ama aşırı ve hızlı kilo alıyor olmamızın sebeplerindendir. Metabolizmanın hızlı olduğu gençlik çağlarında bile gençlerimiz yedikleriyle yaktıklarını dengeleyememektedirler. Hareket gerektiren işlerin tercih edilmemesi, kısa mesafelerde bile yürümek yerine araç kullanılması, eklemsel ve bölgesel hareketlerin göz ardı edilmesi, geç saate bırakılan akşam yemekleri, kahvaltı öğününün önemsenmemesi veya atlanması, az ve yetersiz su içiyor olmak, lifli ve posalı besinleri az tüketmek, unlu, şekerli, boş kalori içeren, hızlı sindirilip insülin dengesini bozan gıdaların tercih ediliyor olması ve daha birçok yaptığımız beslenme hataları faturasını bedenimizin bize hastalık olarak ödettiği bilerek ve isteyerek yaptığımız hatalardır.
Habibe Keleş / ElifElif “Müslüman Kadının Şahsiyeti” Kış Sayısı (2015-1436)
Elifelif İrt: (0212) 616 49 17 – 0542 482 56 76
Comments are closed