“Kur’an okuyan mü’min turuç gibidir; kokusu da güzeldir tadı da güzeldir. Kur’an okumayan mü’min hurma gibidir; kokusu yoktur ama tadı güzeldir. Kur’an okuyan münafık reyhan otu gibidir; kokusu güzeldir ama tadı acıdır. Kur’an okumayan münafık ise Ebu Cehil karpuzuna benzer kokusu olmadığı gibi tadı da acıdır.”
Kalbi tezkiyeye, kişiyi ıslaha götürecek, ruhunu tedavi edecek ve kalbi hastalıklardan uzak tutacak ilk etken bilgidir; ilimdir. Kurtuluş yolu olarak tanımlanan ilim, Kur’an ve Sünnet ile muhatap olmak, onları muhafaza etmek ve fıkhını anlamaktır. Okumak, insanın hayatıdır ve hayatta olmasının ilk şükrüdür. Kişi okursa büyük olarak yaşar, daha çok okursa daha büyük yaşar; ufuklara doğru yükselmek isteyen talebi doğrultusunda kâinatı okumaya yoğunlaşır. Okumaktan kasıt, ayetleri okumak, hadisleri incelemek değildir; okumak bir eğitimdir.
Hayattaki başarısızlığımızın sebebi, unutkanlıktan kaynaklanan irade zayıflığıdır. Kullarının iradesizliğini Rabbimiz şöyle tarif ediyor:
“İnsanın başına bir sıkıntı gelince Rabbi’ne yönelerek O’na yalvarır. Sonra Allah kendisinden ona bir nimet verince önceden yalvarmış olduğunu unutur. Allah’ın yolundan saptırmak için O’na eşler koşar. (Ey Muhammed) de ki: Küfrünle biraz eğlenedur çünkü sen muhakkak cehennem ehlindensin.”
Kişinin irade kullanımı ya sevgiden ya korkudan ya da ümitten dolayıdır. Rabbi’ne duyduğu bu üç özellikle kişi irade eğitimine girmiş olur. Âl-i himmet olmak isteyen, kalbinde bu irade kontrolünü oluşturmalıdır. Zira iradesi bulunan kimse ilacını bulan hasta gibidir. Emirlere muhatap olurken günahlardan sakınırken kişi irade gösterir; ancak mevzu bahis olan bu hissiyatı hayatının her alanında hissederek yaşamasıdır. Yoksa herkes bir gün ölüp hesap vereceğini bilir ama kimi bu bilgiyle gözyaşı içerisinde secdeye kapanır kimiyse Allah sanki görmüyormuş gibi yaşadığı günü Rabbi’nden kaçırır.
Şeytanın insan iradesi üzerindeki etkisi yok sayılamaz. Âdem aleyhisselam yaratıldığı ilk gün başlamıştır insanla-şeytan arasındaki bu savaş. Bu savaşta insanın silahı ise Peygamber aleyhisselama indirilen hidayet/Kur’an yolunu takip etmektir. Kur’an, gerçek kurtuluş ve mutluluğun kitabıdır. Kur’an, kişinin iç ve dış görüntüsünü tanzim etmektedir. İç dünyasında; iyi mi kötü mü büyük mü küçük mü; dış dünyasında üzerinden izlenebilir Kur’an izleri var mı? Kur’an adeta deniz gibidir; sadece suyun yüzeyinde yüzen derinlerdeki hazinelerden habersizdir.
Kur’an’a muhatap olmak, onu anlamak bir gayret, himmet ve eğitim gerektirir. Kur’an insanlar tarafından anlaşılmaz muğlak bir kitap değildir. İnsan, Kur’an’ı anlamak için onun seviyesine yükselmelidir. İnsanların hidayet bulması için indirilmiş bir kitap anlaşılmaz, zor değildir. Kur’an açıktır, anlaşılırlığı zor değildir. Aklımızın almayacağı şeyleri anlatmaz; aklımız anlattıklarına kapalı olabilir. Bu da zihni ve kalbi bir hazırlık gerektirir.
Kur’an’ı anlamak amelle olur. Göz yaşarır, kalp titrer, iman artar, zihin tasdik eder ve beden secdeye gider. Konuyla ilgili güzel bir tespit vardır: ‘Kur’an seni kötülüklerden uzaklaştırana kadar onu oku. Seni kötülüklerden uzaklaştırmıyorsa o okuma değildir.’ Hasan Basri de Kur’an ayetleri üzerinde düşünmenin/anlamanın ona tabi olmakla olacağını söylemiştir.
Kalp, akıl ve idrakin ana kaynağıdır. Kalp bir şeyi sevdiğinde onu arzular, onunla tatmin olur. Kur’an’ı sevdiğinde de onunla tat bulur ve onda derinleşir. Onunla kalbi huzur bulur, onunla meşgul olur. Kur’an’a göre kulluk için ‘ben Kur’an’ı seviyor muyum?’ sorusunun cevabı verilmelidir. Kur’an sevgisinin gerçekleşmesi için iki şey gerekmektedir; Allah’a sığınarak, tevekkül içerisinde yaşamak ve Kur’an’ı kâinatı okur gibi okumak.
Mü’min neden Kur’an okur?
– İlim elde etmek için okur. İbni Mes’ud radıyallahu anhın sözü Kur’an’a bakışımızı gösteriyor: ‘İlim istiyorsanız Kur’an’a dalın/yoğunlaşın zira onda öncekilerin ve sonrakilerin bilgisi bulunmaktadır.’ İlimle maksat, dünya ve ahirette kurtuluşumuza ve mutluluğumuza sebep olacak tatlı bir yaşam, tatmin olmuş bir kalp, helal rızık, dünya ve ahirette emniyet içerisinde yaşamaktır.
– Onunla amel etmek için okur. Hasan Basri: ‘İnsanlar Kur’an göre amel etmekle emrolundular. Ancak onlar okumayı amel saydılar.’ demiştir. Kur’an’a göre amel etmek; onun ahlakıyla ahlaklanmak, ona uygun yaşamaktır.
– Allah’a yalvarmak, O’na kalbini açmak için okur. Ve bilir ki Allah kulunun Kur’an okumasını seviyor, onu izliyor, duasını işitiyor ve kulunun istediğini ona veriyor.
– Sevap maksadıyla okur. Her harfine sevap verilmesi, Kur’an okuyan kimsenin insanlığın en hayırlısı olması, Kur’an’ın kıyamet günü şefaatçi olması ve Kur’an okuyan kimseye sekine/huzur verilmesi gibi karşılıkları vardır. Bu karşılıkları elde etmek için okur.
– Kur’an’la şifa bulmak için okur. Nefsin arzularına, kalbin şüphelerine, keder, üzüntü, endişe, kalbin daralması ve bedenin sıhhati için Kur’an okur.
Mü’minin ezberinde Kur’an’ın, belli bir bölümünün bulunması, Kur’anlı mü’min olmasında yardımcı olur. Kur’an’dan ezber bilmek hem zihni bir tedavi hem de kalbi bir meşguliyettir.
“Hayır O (Kur’an) kendilerine ilim verilenlerin sinelerinde yer eden apaçık ayetlerdir.”
Ezber eğitimi, Kur’an hazinelerine dalmada bir anahtardır ve kalkandır. Ancak gaye; manasını anlama, hayatı Kur’anlı geçirmedir; bu hedefte ezber, sadece bir vesiledir.
Kur’an okumalarını gece ile buluşturmak adeta oksijenin hidrojenle buluşması gibidir. Gece kıyamı ve Kur’an yeni bir can ve mü’min için hayattır. Gece hayatını buna göre tanzim eden kimse Kur’an’dan daha kolay ve etkili istifade eder. Özellikle seher vakti zikrin en faziletli vaktidir. En faziletli vakitte, en faziletli zikir olan Kur’an’ın okunması kulluk maksadını gerçekleştirir.
…
Hafsa Bilgin / ElifElif “Kur’an’lı Mü’min” Sonbahar Sayısı (2016-1438)
Elifelif İrt: (0212) 417 7775 – (0212) 418 32 54
Comments are closed