İnsanoğlu olarak; Âdem aleyhisselamdan beri süregelen bir Hak-batıl mücadelesi içinde taraf belirtiyoruz. “Onlar” ya da “biz” algısı etrafında Hakk’ın adamları olarak Müslümanlığın içini doldurmak için yaşıyoruz asırlardır. Üstat Necip Fazıl’ın “Düşmanım sen benim ifadem ve hızımsın/Gündüz geceye muhtaç bana da sen lazımsın.” mısralarındaki olguyu yaşatmak adına küfre rağmen dimdik, yanı başımızdaki dinsizlere rağmen İslam’ın eri olarak yaşamaya devam ediyoruz.
Evet, yeryüzünde inanmayan çok insan var; Allah’ı tanımayan, tanımak istemeyen ya da O’na şirk koşan… Onlardan bir kısmı, Allah’ın kendilerini lanetlediği Yahudilerdir. Yahudi milletinin ülkemizde yani Türk topraklarında da varlığının farkındayız. Hatta kaynaklara göre bu varlık iki bin dört yüz seneye kadar uzanıyor. Bu yüzden İslam dışında müntesipleri Türkiye’de yaşayan başlıca dinlerden bir tanesi de Yahudilik…
Hatta yirminci yüzyılda İsrail devletinin(!) kurulmasıyla Türkiye’den Filistin topraklarına yapılan göçe rağmen hâlâ topraklarımızda bir Yahudi grubu yaşıyor, diyebiliriz. İkinci Dünya Savaşı’na kadar bu sayı yüz binin üzerindeyken bugün Türkiye’de on sekiz bini İstanbul’da, bin beş yüzü İzmir’de bir kısmı da Ankara, Bursa, Çanakkale, Kırklareli, Adana ve Antakya’da yaşayan toplamda yirmi binin üzerinde Yahudi yaşamaktadır.
Geçtiğimiz asırda ülkemizde sayıları hiç de az olmayan Yahudiler kimliklerini gizlediler, önemli ya da kritik görevlere getirildiler. Çocuklarına Türk isimleri koydular… Zira hedef, onlar için büyüktü. Daha yeni kurulmuş bir devlet üzerinden yönetim politikalarını ele geçirecekler ve Türk toprakları üzerinde etkilerini sürdüreceklerdi. Onlar gibi kendilerinden sonra gelecek çocukları da bu ülke üzerinde söz sahibi olmalıydı. Bu yüzden eğitimlerine çok önem verdiler. Onlara göre Anadolu insanı cahil olmalı, kendileri ise son derece aydın(!) bir zihniyete sahip olmalıydılar.
Her ne kadar Türk Yahudiler yetmiş dört milyonluk Türk nüfusunun içerisinde çok az bir kesimi temsil etse de aralarında çeşitli üniversitelerde öğretim üyeliği yapanları, ticarette ya da sanayide tanınmış iş adamları veyahut gazetecileri de vardır. Öyle ki Müslümanların ne yazık ki bilinçsizce ya da pek umursamadan kullandıkları birçok Türk markasının altında da Yahudilerin imzası bulunmaktadır. Sahip oldukları ekonomik güç, sayıca az olmalarına rağmen hem siyasal alanda hem de devlet yönetiminde etkili olmalarına neden olmaktadır. Ayrıca medya gücünü sınırların ötesinde kullanarak algı kontrolü yapmayı da ihmal etmemişlerdir.
Bir başka hedef ise Müslüman olan Türk halkını, başörtüsü yasağı(!) vb. caydırıcı sebeplerle eğitimden uzaklaştırmak idi. Böylelikle “irtica” başlığı altında İslam düşmanlığını yaygınlaştırmış olacaklardı. Aynı şekilde namaz kılan, oruç tutan ya da eşi tesettürlü olan subayları ordudan uzaklaştırarak bir devletin en büyük gücüne de el koymuş oldular.
Türkiye’nin geçtiğimiz bir asır içerisinde yaşadığı her sıkıntıda mason localarının; onun da altında Yahudilerin imzası vardı…
Yahudilerin Türkiye’deki hareket rahatlığının ve bu kadar etkili olabilmelerinin bir nedeni de lobi faaliyetleridir. Bilinir ki; Yahudi olunmaz, Yahudi doğulur. Sonradan Yahudi olmak isteyenler de onlara sadece hizmetkâr, tabiri caizse “maşa” olabilirler. Bunlara da “mason” denilmektedir. Türkiye’de mason localarıyla birlik içerisinde hareket eden Yahudiler bu localara üye olmalarıyla beraber çok yakın tarihimize baktığımızda siyasi çevreleri de etkileyebilme imkânı bulmuşlardır.
Ek Bilgi
Türk Yahudilerinin başında kendilerine göre temsilci adı altında bir hahambaşı görev alır. Bu kimsenin yardımında bir dini kurul ve elli kadar danışman bulunur.
Aynı zamanda Türkiye’de yaşayan Yahudilerin ibadet yeri olan sinagoglar, vakıf olarak kullanılmaktadır. Bunların yirmi tanesi İstanbul’da hizmet(!) etmektedir. Hatta bazı sinagoglar on beşinci yüzyıldan bugüne kadar aktif durumdadırlar.
Yine Türkiye’de Yahudilere ait olan mezarlıklar da bulunmaktadır. İstanbul’da on altıncı ve on yedinci yüzyıllarda tesis edilen mezarlıklara hâlen gömü yapılmaktadır.
Yahudiler Türkiye’de eğitim konusunda da aktif çalışmaktadır. İçerisinde İbranice ve İngilizce eğitimin de verildiği ilk ve ortaöğretimi de içine alan bir okul mevcuttur. Ama Türk Yahudilerin ana dili Türkçe’dir.
Fatmanur Özalp / ElifElif “Medeniyet” Bahar Sayısı (2016-1437)
Elifelif İrt: (0212) 417 7775 – (0212) 418 32 54
Comments are closed