Birazdan okuyacağınız satırlar, başta sevgili Peygamberimiz Muhammed aleyhisselam olmak üzere güne Kur’an’sız başlamayan ve öyle görünüyor ki imtihan dolu yeni bir günde ihtiyaç duyulan gerekli enerji ve motivasyonu Kur’an’ın ta kendisinden alan bir grup seçilmiş, önder şahsiyetin bu alışkanlıklarında, düzeltiyorum, prensiplerinde Ramazan Ayı söz konusu olduğunda hasıl olan keskin artışı gıpta ve hayret gibi daha bir çok karmaşık duygu eşliğinde okuyacağınız ve ardından kendinizi, kendinizi sorgularken bulacağınızı düşündüğüm sarsıcı uygulamaların bir derlemesidir. Buyurun, birlikte bir göz atalım:
Ahlakı Kur’an olan Efendimiz aleyhisselam, Risaleti boyunca her Ramazan Kur’an’ı her gece Cibril aleyhisselam eşliğinde okurlar, mübarek ömürlerinin son senesine denk gelen Ramazanda ise bu sayıyı ikiye çıkarmışlardı.
Osman b. Afvan, Temim ed Dari, Said b. Cübeyr radıyallahu anhum cemian gibi kimi sahabe efendilerimiz, tek bir rekatta Kur’an’ı hatmederlerdi.
Mü’minlerin annesi Aişe radıyallahu anha validemiz, seher vaktinde Kur’an okumaya başlar güneşin doğuşuyla birlikte istirahate çekilirlerdi.
Ata b. Saib radıyallahu anh gibi kimi sahabi efendilerimiz her iki gecede bir, Abdullah b. Zubeyr radıyallahu anh gibi kimileri de her bir gecede bir defa Kur’an’ı hatmederlerdi.
Sufyan es Sevri rahmetullahi aleyh normalde nafile olarak yapmaya devam ettiği tüm amellerini terk edip Kur’an’a sarılırdı.
İmam Malik rahmetullahi aleyh ilim halkalarını bırakıp kendini Kur’an okumaya adardı.
Abdurrahman b. Kasım rahmetullahi aleyh gibi bazı isimler ise gündüz ve gece olmak üzere günde iki defa Kur’an’ı hatmederlerdi.
Burada duralım. Kendimize derin nefes alıp düşünecek birkaç dakika verelim. .. Sanırım devam etmeye hazırız! Şimdi de dikkatlerimizi Kur’an’ımızın bu konuyla alakalı söyleyeceklerine verelim;
“Ramazan ayı; öyle bir aydır ki, insanlara doğru yolu gösteren, hak ile batılı ayıran Kur’an, o ayda indirilmiştir…”
Yalnızca Kur’an da değil, diğer Peygamberlere indirilen kutsal kitaplar da yine bu ayda indirilmiştir. Allah Teala’nın bu uygulaması, son derece özel bir nimet olan Kur’an ile Rabbimizin geçmişteki uygulamalarından da anlaşıldığı üzere son derece özel bir zaman dilimi olan ve “sayılı günler” ifadesiyle de dikkat çektiği Ramazan ayı arasında “Kur’an ayı Ramazan, Mukabele ayı Ramazan” şeklindeki söylemlerin altını dolduran fakat birçoğumuzda anlam derinliği yakalanamayan bağın önemine dikkat çekiyor. Öyle bir bağ ki Ramazanı 11 ayın sultanı, kulları da muttaki -seçilmiş- yapacak formül ancak bu bağın çözümlenmesiyle mümkün. Aksi taktirde sultanlık da, takva da dilin söylediği fakat ne kulağın ne de kalbin işitmediği birer “ütopya” olarak kalır fakat duamız ve gayretimiz bu yanlış anlaşılmanın giderilmesi yönünde. Bu sebeple Selefin özellikle Ramazanda neden bu kadar Kur’an’a yoğunlaştıklarını iyi düşünmemiz gerekmektedir.
Ramazan Oruç Ayı mıdır, Kur’an Ayı mıdır?
Ramazanın sahibi olan Allah, ‘شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِيَ أُنزِلَ فِيهِ الْقُرْآن’ diyor fakat biz kulları tamamen farklı bir sonuç çıkarabiliyoruz. Öyle ki bizim çıkardığımız sonuca göre Ramazan daha ziyade oruç ve teravih ile alakalı. Dolayısıyla da kendisi bize ulaşmadan tuhaf bir şekilde korkusu ulaşan hatta bu yüzden aç kalınacak saat hesaplamaları ve aylık erzak tedariki gibi son derece hedeften uzak meselelerin ana gündem maddesi yapıldığı, aynı mantıkla sonlandırılması halinde Allah nazarında heba edilmiş bir fırsattan öteye gitmeyen sayılı birkaç gün olarak kayıtlara alınır.
Her sene Ramazan ayı öncesi genel bir eğilim olarak hemen hemen bütün Müslümanlar Rasululah’ın aleyhisselam Ramazanını, Ashab-ı Kiramın Ramazanını okuyarak ya da dinleyerek öğrenmeye çalışırız. Fakat nedense öğrendiklerimiz bu örnek neslin hayatlarında Ramazanın, kendilerine sorulan ‘sahur ve sabah namazı arasında ne kadar zaman var?’ sorusuna verdikleri, ‘Elli ayet okumaya yetecek kadar’ cevabıyla aslında daha çok Kur’an ayı olduğunu anlamamıza yetmiyor. Ashabın bu derece Kur’an’la iştigal etmiş olmaları ezberimizi bozamıyor.
Halbuki bu ayda tuttuğumuz oruçla aslında Kur’an’ı muhafaza edeceğimiz akıl, kalp ve bedenlerimizi önemli bir görev öncesi hazırlamış oluyoruz. Bir mü’min için Kur’an, nefes aldığı her an vardır çünkü O, başucu kitabıdır. Fakat imtihan gereği insan zihni her zaman farklı nedenlerle dalgın ya da %100 Kur’an’ın mesajını anlamaya hazır durumda değildir. Bu yönüyle de Ramazan, Kur’an’ın inşa etmeye çalıştığı insan karakteri için en elverişli zaman dilimidir.
Oruç ibadeti, Kur’an karakterli bir mü’min ve toplum tesisinde büyük önemi haizdir zaten. Ramazanı önemli ve özel kılan ise oruç ibadeti değil, kadir gecesinin bu ay içerisine gizlenmiş olmasıdır.
“Biz onu (Kur’an’ı) Kadir Gecesinde indirdik.”
“Kadir Gecesi bin aydan hayırlıdır.”
Gecenin kadri de üstün kıymete sahip bir kitabın, üstün bir millete indirilmeye başlamasından kaynaklanmaktadır.
Kavuştursun diye Rabbimize dua ettiğimiz, bitişine de göz yaşları ve dualarla şahitlik ettiğimiz bu mübarek ay, kendisine atfedilen kıymeti yani Kur’an’ı hakkıyla anladığımız ya da anlamak için gerekli adımları attığımız halde, bizleri de bu ümmetin mübareklerinden kılacak ve ardından Kur’an’la şifa bulan kalplerimizdeki bayram, yeryüzünde kardeşlerimizle kucaklaşmak ve şükretmek suretiyle dışa yansıyacaktır.
…
Özlem Çelik / ElifElif “Kur’an’lı Mü’min” Sonbahar Sayısı (2016-1438)
Elifelif İrt: (0212) 417 7775 – (0212) 418 32 54
Comments are closed