Hedefimiz; Kur’an’ın kelimelerini ve ruhunu çocuğa verebilmektir. Sadece Kur’an bülbülü olması yeterli değildir. Keşke baliğ olmadan çocuklarımız Kur’an hafızı olabilseler! Yirmi yaşına gelmeden de Kur’an ilimlerini alabilseler! Ama Kur’an’ın bu açıdan, az itibar gördüğü bir zamanda yaşıyoruz. Kendi zamanımıza ve şartlarımıza göre işler yapmak durumundayız. Bu nedenle çocuğumuza ‘Kur’an’ verirken şöyle bir program izlememiz işimizi inşaallah kolaylaştırır:
1- Önce Kur’an’ı çocuğun gözünde yüceltip, sevdirelim. Bu sevgimizde tavizsiz olduğumuza inanmış olsun.
2- Anne ve babayı, Kur’an öğreten hoca olarak tavsiye etmiyoruz. Çocuk Kur’an’ı başkasından öğrensin.
3- Kur’an alfabesi için ideal başlama yaşı 4-5 yaşlarıdır. Daha önce de başlanabilir. Ancak çok küçük yaşta böyle bir eğitime tabi tutulan çocukta ileriki yıllarda farklı sorunlar çıkabilir.
Altı yaşına kadar çocuk, beş dakikada bir Kur’an sayfası okuyacak hale gelmişse okuma işi çözülmüş sayılır. Bundan sonra günde bir sayfa, ileriki dönemlerde iki sayfa şeklinde istikrarlı bir okuma ile devam edilir.
4- Altı yaşına kadar çocuk, namaz tesbihatını, ezan ve kameti, kısa sureleri bilmelidir.
5- Çocuk on iki yaşına geldiğinde:
a- İki dakikada bir sayfa bakarak okumayı,
b- Namaz tesbihat ve dualarını,
c- Kısa sureleri,
d- Kur’an’a ait temel bilgileri, biliyorsa farz olan miktar çocuğa verilmiş olmalıdır. Ama bu, bilgi düzeyindeki sorumluluktur. Uygulamasıyla ilgili sorumluluğumuz daha farklı olacaktır.
6- Kur’an ezberlemeyle ilgili şöyle bir prensibimiz olabilir: Kur’an’dan kaç satır fazla bilirse o bizim kâr oranımız olacaktır. Bir satır, bir satırdır. Bir sure, bir suredir. Mümkün olduğu kadar ezber bildiği miktarı artırmaya çalışırız.
7- Çocuk, hem iyi bir okul programı hem de Kur’an ezberi yapabilir. Günde yarım sayfayı bütün çocuklar okul programlarına rağmen ezberleyebilirler. Zekâsı iyi olan çocuklar ise günde bir sayfayı rahatlıkla ezberleyebilirler. Önemli olan çocuğun buna ikna edilmiş olmasıdır. Böyle bir uygulama ile çocuk on iki yaşına geldiğinde Kur’an hafızı olabilir.
8- Buluğ çağından önce Kur’an’ın ezberlenmesi ideal olandır. İbni Abbas radıyallahu anhuma: ‘Bana Kur’an’dan dilediğinizi sorabilirsiniz. Ben onu küçük yaşta ezberledim.’ diyerek övünürmüş.
Ama daha sonra ezber olmaz diye bir kural yoktur. Hafızlıktan daha zor olan pek çok üniversiteyi gençler, 17-18 yaşından sonra okuyup bitirmektedirler. Tıbbi bir engel olmadıkça, evlenme ihtiyacı belirene kadar Kur’an ezberi, isteyen için kolaydır.
9- Şunu unutmamak durumundayız:
Kur’an bizim için ne kadar önemliyse şeytan için de o kadar önemlidir. Biz ne kadar ezberletmek istiyorsak o da o kadar nefret ettirmek istiyordur. Kur’an’la çocuğu buluşturduğumuzda ummadığımız tepkilerle karşılaşabiliriz.
Daha önce görmediğimiz bir çocuk görebiliriz. Buna hazırlıklı olmalıyız. Bu konuda üç ilkeyi göz önünde tutacağız:
a- Kendi kendinize böyle bir programa başlamayın. Bilginize, becerinize ve paranıza güvenmeyin. Vaatlerde bulunarak çocuğu ikna edebileceğinizi sanmayın. Uzay mekiği bile vaat etseniz işe yaramayabilir. Komple bir program uygulayın ve bu işte ehil biri ile yardımlaşın. Çocuk dilinden anlamayan insanı hoca diye çocuğun önüne dikmeyin. Bilmek ile bildirebilmek aynı şeyler değildir.
Çocuğun sevdiği akrabalardan birisinin, çocuğa başka şeyler telkin etmesinden sakının. Böyle bir hedef için semtinizi, şehrinizi değiştirmeye de hazır olmalısınız.
b- Bilin ki sabırsız, bir adım yol alamazsınız. Bir Nuh sabrı kadar sabır taşımanız gerekir. Yoksa kendi kendinizi yer tüketirsiniz. Pirinçten de olursunuz, bulgurdan da.
c- Yolun bittiğini anladığınızda, ehliyle istişare edin. Gerekiyorsa ezbere son verin. İnsan ve iyi bir Müslüman olarak kalsın, hafız olmasın, zararı yok. Ebeveynliğinizi öldürmeyin.
Nureddin Yıldız Hocaefendinin Milat Gazetesinde yayınlanan 27 Nisan 2012 tarihli yazısıdır.
Comments are closed