55
İnsanoğlu tarihte birçok dönemden geçmiş ve kimi zaman helak olmalarına dahi sebebiyet veren çeşitli afetlerle karşı karşıya gelmiştir. Ancak bu dönemlerin hiçbirinde bugün ulaşılan maddi imkânlara ulaşılamamış ve bugünkü gibi lüks ve sınırsız tüketim anlayışının zirveye çıktığı bir dönem yaşanmamıştır. Ne yazık ki bu lüks ve sınırsız tüketim anlayışı da insanoğlunun, bilinçsiz bir şekilde asrımızın büyük felaketi olan israf bataklığına sürüklenmesine neden olmuştur.
Bu bataklığın insanoğlu tarafından fark edilememesinin nedeni ise şeytanın kurduğu tuzak olan; israf kavramının yalnızca yiyecek, içecek, mal, mülk ve maddi imkânlarla sınırlı görülmesi ve israf çerçevesine daha geniş bir açıdan bakamayacak bir neslin yetiştirilmesidir.
İsraf; inanç, söz ve davranışta dinin, aklın veya örfün uygun gördüğü ölçülerin dışına çıkmak, ifrat veya tefrite düşmek, eldeki mal veya imkânları meşru olmayan maksatlar doğrultusunda harcamak, saçıp savurmak, malı faydasız hâle getirmek veya helak etmek anlamlarına gelen geniş bir kavramdır. Ancak küçüklüğümüzden beri yalnızca ekmeği, elektriği ve suyu yanlış veya yersiz kullanmak olarak zihnimize yerleştirilen israf kavramı nedeniyle, ne yazık ki kısır bakmaya mahkûm edilerek yetiştirilen yeni nesil, bugün bu üç nimeti israf etmediği hâlde bereketinin neden kaybolduğunu sorgular hâle geldi. Birçok insan Allah Teâlâ’nın: “ Yiyin, için; fakat israf etmeyin. Allah Teâlâ israf edenleri sevmez.” buyurduğu ayeti okuyup “Rabbimiz sevmediği kuluna da rahmet etmez, bereket vermez.” anlamını çıkarabilmiş ancak ne yazık ki en mükerrem varlık olan insan nimetinin son noktasına kadar israf edildiğinin farkına varmayacak şekilde, şeytanın kısır görüşlülük tuzağına yakalanmıştır. Bu tuzağa yakalananlar da şeytanın perde indirdiği gözleri sebebiyle bazı gerçekleri göremeyecek kadar körelmiş beyinlere sahip olmuş ve istemeseler dahi şeytana hizmet eden köleler hâline gelmişlerdir. Rabbimiz: “İsraf etme! İsraf edenler şeytanın kardeşleridir.” buyururken yalnız ekmeği ya da suyu değil belki de Allah’ın istediği şekilde bir nesil yetiştirecek olan günümüzün umut gençlerini, insanoğlunu israf edenlere de hitap etmiştir. Bizi en büyük düşmanımızın kardeşi, suç ortağı hâline getiren bu fark edilmesi zor ama imkânsız olmayan tuzak ne yazık ki insanların gözünde masumlaştırılıp sınırlandırılan “israf” kelimesi nedeniyle şeytanın kendi tarafına adam toplamasını kolaylaştırmıştır.
Bu tuzağın farkına varıp israf kavramına daha geniş bir açıdan baktığımızda, yerine göre bu kavram insanın yaratılışına aykırı davranması veya kullukta dengeyi kaybetmesi anlamlarına da gelmektedir. Dolayısıyla ekmeği ya da suyu israf etmeyen insanların bereketinin kaybolma nedenine açıklık getiren tek şey insanın insanı israf ettiği gerçeğidir. İnsanın israf edilme şekilleri ise farklı farklı olabilir. Bunlardan biri insanın kendi kendini israf etmesidir ki tuzağa yakalanmanın ilk adımı da budur. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem “Allah Teâlâ’nın insana bahşettiği her türlü nimetin hesabının sorulacağını” ifade etmiştir. Öyleyse kendisine verilen nimeti haklarıyla kullanmayan her kul israf bataklığına doğru bir adım daha atmış olur. “İnsanın yaratılışına aykırı davranması israftır.” denilirken işaret edilen asıl mana; insanın yaratılış amacı olan kulluğun israf edilişidir. Allah Teâlâ insanı kulluk yapsın diye dünyaya göndermiş ve gideceği doğru yolu Kur’ an ve Sünnet’te ona göstermiştir. İşte bu iki büyük kaynaktan uzaklaşan her kul da kendini israf etmiş, şeytanın tuzağına yakalanmış olur. İnsana verilen her özelik onun için bir nimet ve kullukta izleyeceği yolu gösteren bir fırsattır. Kabiliyetini, zekâsını, malını veya Allah’ın kendisine verdiği herhangi bir nimeti helak eden, davası için harcamayan her kul israf ederek ziyana uğramış demektir. İsrafın miktarı ne olursa olsun vereceği zarar büyüktür. Mesela; yalnızca kendisine zarar vereceğini düşünerek kabiliyetini israf eden bir insan, aslında küçük düşünmüş ve belki de kabiliyetini kullanarak faydalı olacağı insanları israf ederek daha büyük bir zarara uğramıştır. Küçücük bir tembellik veya kör bir bakış açısı nedeniyle Allah’ın razı olacağı neslin gelişini ertelemek de bu israfın bir çeşididir.
En kötüsü de insanın umudunu israf edişidir ki umudu kaybolan gencin şeytan tarafından kandırılması neredeyse kaçınılmazdır. Çünkü umut; mü’mini ayakta tutan, ona gideceği yolda hız kazandıran büyük bir nimettir. Gerek bu nimetin, gerek de insanın israf edilişi; tıpkı ekmeğin veya suyun israf edilişi gibi haramdır ve bugün bu mantık gençlerin zihinlerine bir daha çıkmamak üzere kazınmak zorundadır.
Bugün asrımızın aşması gereken bu büyük afet belki de yüzyıllardır beklenen “ umut genç” in gelişini engelleyecek ya da erteleyecektir ki aslında asıl afet de budur. Gelecek nesillerin hakkına girmemek için her kul, kendisini hiçbir şekilde küçük görmemeli ve Allah’ın ona verdiği kabiliyeti israf etmekten, cehenneme girmekten kaçındığı gibi kaçınmalıdır. Asrımızın afetini ortadan kaldırıp umut gençlerin kurtarıcısı olmak ve insanoğlunun yaratılışından beri rekabet içinde olduğu şeytanın planını bozarak davamızın hizmetkârı olduğumuzu ispat etmek bizim elimizdedir. Allah kendisi yolunda çalışanlara yardım edeceğini vadetmiş ve gideceğimiz yolu bize göstermiştir. İsraf etmeden ve israf edilmeden Rabbimiz’e kavuşmak umuduyla…

 

Nursena Sancak / ElifElif “Bayram, Eğlence ve Tatil Ahlakımız” Yaz Sayısı (2015-1436)

Elifelif İrt: (0212) 417 7775 – (0212) 418 32 54 

Categories:

Comments are closed