Benim özlemim geçmişe. En güzel, en özel kişinin yaşadığı o günlere. Kim bilir şuan bizlerle olsa her şey daha kolay aşılabilirdi. Zorluklar yine kat be kat devam eder ama O sallallahu aleyhi ve sellem yanımızda olduğu sürece her şey bir başka özel, bir başka güzel olurdu.
Birbirini incitmekten korkan, “Kul hakkı da neymiş! Müslüman, din kardeşinin hakkına girebilir mi?” edası ile kimseye haksızlık etmeyen o güzel insan. Önünde eğilmelerine karşı fakat bir Müslüman olarak her zaman dik durmamızı bizlere öğreten önder. Kuşu vefat eden çocuğun evine ziyarete gidip onu teselli etmeye çalışan, Veda Hutbesi’nde bile kadınlarımızı unutmayan güzel Nebi.
Sen gideli asırlar geçti. Sensizlik artık Ümmeti’ne çok ağır geliyor Efendim. Her yer başıboş, herkes ortak bir amaç için yaşar oldu: Dünyalık. Ahirete verdiğin önemi bizler artık dünya için verir, dünya için kendimizi yerden yere vurur hâle geldik. Oysaki Sen değil miydin dünya hayatının geçici olduğunu ve ebedi olan hayat için çalışmamız gerektiğini bizlere öğreten. Başıboş kaldık Efendim.
Geride Kuran-ı Kerim ve hadislerini bıraktın bizlere. “Sımsıkı sarılın.” buyurdun. Bizler sımsıkı telefonlara, bilgisayarlara kısacası hayata sarıldık. Aile hayatımız herkesin gözü önünde yaşanır hâle geldi. Herkes birbirinin özel hayatından meşgaleler bulup eğlenmeye başladı. Kimdik sahi biz? Sen’in “görmeden bana iman eden Ümmetim” dediğin kişiler mi? Ahh Efendim! Biz çok boş kaldık. Sen gittin ya Efendim, bizler birer birer kaybolduk.
Şimdi bizler dünya hayatının akışına kaptırmışken kendimizi, kendimizle baş başa kalabilmek şöyle kenarda dursun; özellikle kendi kendimize kalmamak için boş boş uğraşlar hâlindeyiz. Neden? Çünkü pişman olmaktan korkuyoruz. Biz en çok da nefsimize söz geçiremediğimizi bilmekten korkuyoruz. Nefis denen aşılması zor engelle başa çıkmak, her yiğidin harcı değil biliyoruz. Ve bilmek, bizler için pek de bir şey değiştirmiyor.
Değiştiremiyor açıkçası. Nefis her zaman tatlı olanı bizlerden istediği için acı görünen ama aslında hem dünyamızı hem ahiretimizi ebedi güzelliklere vesile kılacak birçok konuda bizler “tatlı görünen acı” tarafı ile ilgileniyoruz. Çünkü nefis asıl tatlıyı bizlere acı olarak sunup her zaman gözümüzü bir kat daha korkutuyor. Neticede yiğit olabilmek zor. Nefis, aşılması zor engel ama her zaman zorluklarla beraber güzellikler olduğunu aklımızdan çıkarmamamız lazım. Nefsin ağına girdik mi çıkmak öyle zor oluyor ki…
Efendim. Şimdi Sen gelsen, yardım etsen Ümmeti’ne. İçinden çıkılmaz bu durumlardan bizi kurtarmaya yardım etsen. “Korkmayın, her şey düzelecek. Siz imanınızdan vazgeçmeyin, siz Allah’ı anmaktan vazgeçmeyin. O, hiçbir zaman sizleri bırakmaz.” buyursan kendimize gelsek. Artık bu kin, nefret bitse. Ümmet olabilmeyi öğrensek. Fikirlerimiz, birilerinin sözleri veya diretmesi ile değişmese ve Hak olanı her zaman savunmayı bilsek…
Efendim. Zor bir süreç içindeyiz. Kimimiz elinden geleni yapmaya gayret ediyor, kimimiz pişmanlık ötesine geçemiyor ama kimimiz hayatı akışına bırakmış yaşıyor. Senin bir yolundan gidebilmeyi Rabbim nasip etsin bizlere.
ElifElif Dergisi – Sizden Gelenler / Büşra Özçilenk
Comments are closed