Soru: Hocam, inşallah afiyettesinizdir.
Uzun yıllardır sohbetlerinizi takip ediyorum. Dinimizin kadına verdiği öneme ve sorumluluğa iman ediyorum. Özellikle kadının önemine, ümmetin kadınlarla dirileceğine ilişkin görüşlerinize ben de katılıyorum. Gençliğim de dâhil 12 yıllık öğretmenlik ve senelerdir okullarda, dernek-vakıflarda ailenin-kadınların önemi konusunda küçük çalışmalar yapıyorum.
12 yıllık evliyim. Rabbimin emaneti dört evladım var. Fakat işin içinde, sahada biri olarak beni erkeklerin geleneklerini din gibi kullanıp kadın okumuş olsun ya da olmasın her dediğim olacak anlayışı çok yıpratıyor. Ben eşimi sırf imam hatipli, dindar, vakıf insanı diye seçtim. Ne ailesine baktım ne malına… Zaten herhangi bir şey de istemedik. Babam ve rahmetli annemin ilk kızıyım, ilk evlenen kişiyim. Okul biter bitmez içimdeki çocuk hasreti ve sevgisiyle hemen evlendim. Kendimi eşime o kadar bağlamış ve adamışım ki kendimden vazgeçmişim. 3 sene ne derse yaptım. Kendi kültürümü ve memleketimi unuttum. Annem babam yanıma gelip gitse de ben gidemiyorum. Eşim çocuk eğitiminde baskıcı, korkutmayı-dövmeyi esas alan bir eğitim benimsemiş. İlk zamanlar ben çocuklarımıza kızmaz, onlarla konuşurdum, eşim ise hemen yapıştırırdı.
Sonraları kaynanam ve eşimin ailesi “Bu çocuklara korku vermemişsin, başına çıkarmışsın” diye diye artık ben de kızan, bağıran, hakaret eden, baş edemeyince döven bir anne oldum. Ben vurdukça, kızdıkça içimde nasıl bir canavar var oldu diyorum. Kendimi tanıyamıyorum. Eşim güya dernek-vakıf işlerinde, yazın da aylarca ailesinin yanında. Ben kendimi (annem öleli 6 sene oldu) “Senin memleketin yok artık” diyen merhametsiz bir eşle karşı karşıya hissettim. Bir mesele olsa eşim hemen küsüyor. Sorduğumda “Laf insana bir kere söylenir” diyor, “kabuğuma çekiliyorum” diyor.
Ağır depresyon geçirdim, intihardan döndüm. Çare nedir? Hâlâ tedavi oluyorum. Eşime, “Ne olur bana destek ol” dedim, haksız olmasam da kendisinden özür diledim, saliha eş olmak adına. “Problem etmeyelim, aramızdaki saygı bitmesin, çocuklar yıpranmasın” diye notlar yazdım.
Uzun mesajlardan hoşlanmadığınızı biliyorum hocam ama ne olur yardım edici, içimi rahatlatıcı bir cevap yazın. Benim dinen suçum var mı? Hep gitmek, “Affet” demek mi kabahat? Saliha erkek istemek olmaz mı? Hep kadın mı suçlu?
Allah’a emanet olun, selam ve dua ile.
Mektup: Mü’mine bacım,
Anlattığınız kişiyi aynen sizin anlattığınız gibi hayal edince sanki erkek olduğuma utandım. Bir erkek olarak ben sizden özür diliyorum, helâllik istiyorum. Peygamberi de erkek olan bir mü’min olarak utandım doğrusu. Ne diyeceğimi bilemiyorum, denecek bir söz bulunduğunu da zannetmiyorum. Vicdanların hayattan çekildiği bir ortamda sözün ne tesiri olacak? Yüreklerdeki yaraları hangi söz söndürebilir?
Eyvâh, çok kereler eyvâh!
Ümmetimin bu hâlini göreceğimiz bir zamanda yaşamaktan mutlu değilim. Size acil bir çare üretemiyorum ama sizi yaratanın ve anne olduğunuz için cennetler vaat eden Rabbinizin tek bir saniye kaçmamak üzere sizi gördüğünü ve asla ihmâl etmeyeceğini size söyleyebilirim. Siz de beklentilerinizi Rabbinize çevirin. Onun adaleti haktır, vefası tamdır; O’na yönelin bacım. Duanızla ve tevekkülünüzle O’na yönelin. Belki siz de kusurlu durumların sahibisiniz ama erkek, Allah Teâlâ’nın emaneti olarak tuttuğu kadını böyle ezmemeli idi; bilemiyorum, ne derim bilemiyorum. İyi ki sizinle yüz yüze değiliz şu anda, korkarım bu anlattıklarınızla beni ağlatırdınız. Gelin siz, alacağınızı hiçbir zulmün yapılmayacağı zamana ve yere bırakın. Salın kendinizi, Allah Teâlâ’ya ve adaletine. Bakın ne güzel anlar yaşayacaksınız.
Size çare üretemiyorum ama tavsiyelerim var bacım. Tavsiyelerime uyun ve beni de duanıza katın lütfen. Siz mazlumsunuz, duanız bereketlidir:
– Eşinizden bulamadınız diye pes etmeyin. Rabbinize yönelin. Samimi ve sık dualar edin. Mesela her sabah namazından sonra on dakika boyunca dualar edin. Aynı dualar da olsa tekrar edin. Namazlarınızı huşû ile kılmaya bakın. Tesbihat yapın. Mesela yatarken otuz üç defa ‘sübhânallâh’, otuz üç defa ‘elhamdülillâh’, otuz üç defa ‘Allâhuekber’ diyerek yatın.
– Allah Teâlâ ile konuşun. Siz konuşun, O dinlesin sizi. O konuşsun ve siz hep kulak olup dinleyin O’nu. Bakın ne kadar rahat edeceksiniz. Babanız ve dedeniz mezarından dirilip sizi okşasa o kadar huzur bulamazdınız. Kur’ân okuyun diyorum size. Okuyun ve uçun bu dertli dünyalardan. Uçun meleklerin kanatlarında.
– Yavrularınıza sarılmasını bilin. Her birini sizi cennete taşıyacak sebepler olarak görmeye çalışın.
– Eşinizle aranızdaki sorun nedeniyle eşlik vazifelerinizi aksatmayın. Hiçbir şey yokmuş gibi devam etmeye çalışın. O görmüyor olsa da öyle bir gören var ki, âh onu bilseydik melekler gibi olurduk!
– Eşinizle aranızdaki problemleri yok kabul edin. Kimseye anlatmayın da. Madem ki insanlar size çözüm üretemiyor, siz de kendi derdinizle yaşamayı becerin. Çok geçmeden eşinizin sarsılacağını ve size sarılacağını göreceksiniz. Yeter ki dik durmasını bilin. Sizi kimse bilmese de siz sizi yaratanı bilin. İş buradadır ve böyledir.
Size dualar ediyorum. Erkek bir peygamberin ümmetinden bir erkek olarak sizden özür diliyorum. Allah’a emanet olun.
Selâmun aleyküm.
Kaynak: Fetva Meclisi
Comments are closed