“Sonra Allah’ın bana söylediği ilk dersi hatırladım; “İnsanın kalbine neyin hükmettiğini öğren. Anladım ki, insanın kalbine sevgi hükmeder.” der Leo Tolstoy kitabının satır aralarında. Tolstoy’un bu cümlesi aşağıdaki sözlerimizin ana kaynağını oluşturacaktır. Ki konu iletişim olunca sevgiden, samimiyetten ve özveriden bahsetmeden olmazdı.
Etkili ve sağlıklı bir iletişim kurabilmek insanoğlu için her zaman önemli olmuştur. Lakin son yıllarda iletişim sektörünün hızla gelişmesiyle bu durum önemini iyiden iyiye artırmıştır. Etkili bir iletişimde en önemli nokta şüphesiz samimiyettir. Zira samimi olmayan hiçbir kelâmın karşı tarafça bir hükmü yoktur. Gönülden söylenen tatlı bir söz ile öylesine söylenmiş sayfalarca sözcüğü bir terazide tartsak içten olan o bir çift kelâm ağır gelecektir. Öyleyse etkili bir iletişim kurabilmek için öncelikle samimi olunuz. Ve gülümseyiniz. Yalnız fotoğraf çektirirken değil, fotoğraf çekerken de gülümseyiniz. Kısacık bir ana sığan gülümseme, bir hafızada ömür boyu yaşayabilir. Öyle ki telefonla konuşurken bile muhatabınız ses tonunuzdan bu konuşmadan ne kadar mutlu olduğunuzu anlayabilsin. Böylece sizin ona olan samimiyetiniz onu size yakınlaştıracaktır.
Etkili bir iletişimde ikinci önemli husus ise, karşınızdakine değer vermektir. Gerçek şu ki; karşılaştığınız herkes, aynada gördüğünüz adam da dâhil, kendisine büyük bir saygı duyar. Başkalarının da bu saygıyı kendisine göstermesini ister. Kendimize gösterdiğimiz yoğun ilgiyi başkalarına gösterdiğimiz zayıf ilginin yerine koyup düşünürsek daha kolay anlaşılacaktır söylenmek istenen. Basit bir örnekle açıklamak gerekirse, düşünün ki çocuğunuzla ilgili olarak, ona sürekli dürüst, namuslu, sadık bir insan olduğuna inandığınızı söylerseniz o da zamanla kendini böyle hissedecek ve farkında olmadan bu karakterde bir insan olacaktır. Zira kendine bu vasıflar verilen bir insan başka türlü hareket etmek istemez. Ama tam aksi çocuğunuza yalancı, ahlâksız, sözünü yerine getirmediğini ima ederseniz de dürüst ve doğru davranmak istemeyecektir. Bu kuralın istisnası azdır. Bu insanların kendilerine ne kadar çok değer verdiklerini gösterir.
Sıradan bir adam bile kendi ismine dünyadaki tüm isimlerden daha çok önem verir. Siz de öyle, değil mi?
Etrafında çok fazla insan olan bir adama soruyorlar; “Nasıl oldu da bu kadar insanı kendinize bağlayabildiniz?” “Hiç. Onlara devamlı kendilerinden bahsediyordum.”
Başkalarına önemli olduklarını hissettiriniz. Bunu samimiyetle yapınız. Konuştuğunuz kişinin kendisi ile daha fazla ilgili olduğunu unutmayınız. Afrika’da açlıktan binlerce kişinin ölmesi onun için ağrıyan dişinden daha önemli değildir. Yani sağlıklı bir iletişim için insanların asîl duygularını harekete geçiriniz. Peki, bu sözlerden sonra uygulamaya nereden başlayacaksınız? “Evlerinizden başlayın” derim. Çünkü en önemli yer olmasına rağmen bu kadar ihmal ettiğimiz bir başka yer yoktur.
Ayrıca sağlıklı bir iletişim için münakaşadan da uzak durunuz. Bir tartışmadan galip çıkmanın tek yolu tartışmadan kaçınmaktır. Yoksa sabaha kadar da dil dökseniz tartıştığınız sürece olduğunuz yerde sayacaksınızdır. Ha yok olduğunuz yerde saymakla da kalmayıp üstelik bir de karşınızdakini kaybedeceksinizdir, hem de hiç fark etmeden. Çünkü gururu incinmiştir ve şüphesiz onun için gururu sizin düşüncelerinizden daha önemlidir. Bu arada ilginçtir ki her beş münakaşadan dördü tarafların fikirlerine daha sıkı bağlanmalarıyla sonuçlanmıştır.
Bir diğer nokta ise mümkün olduğunca tenkitten kaçınınız. Düşünün, Allah celle celalühü bile insanlar hakkında kesin hükmünü onlar ölmeden vermezken, son nefeslerine kadar fırsat ve hak tanırken, bize ne oluyor da bu denli hırslı davranıyoruz? Dikkat edin! İnsanlar tenkit edildiklerinde haklı olduklarını anlatmaya girişiyorlar. Çünkü tenkit, insanların en çok değer verdikleri şahsiyetlerini yaralıyor. En azından kimseye yanlış düşündüğünü yanlış bir şekilde söylemeyiniz. Unutmayınız, hazır bulduğunuz şartlara sırtınızı dayayıp acı tenkitlere giriştiğiniz ve yerin dibine geçirmeye hazırlandığınız kişi belki de sizden çok farklı şartlar içindedir. İnekleri öpmediğiniz için övünmeyiniz. Hintli bir ailenin çocuğu olsaydınız siz de inekleri öpecektiniz.
İletişim kurarken, çok kimse düşüncelerini kabul ettirebilmek için çok konuşmaları gerektiğini zannederler. Oysa konuşmasına müsaade etmediğiniz kişi sizin düşüncelerinizden etkilenmez. Onun aklı söyleyemediklerinde kalır. Eğer hiç sevilmemenin, alay konusu olmanın, hatta nefret edilmenin bir yolunu bulamamışsanız ben size bir yol göstereyim: Hep kendinizden bahsedin. Karşınızdaki insanın ağzına lafı tıkayın. Şu konuşup duran adam sizden daha mı akıllı canım. Susturun gitsin. Eğer düşman isterseniz dostlarınızı geçmeye çalışın. Dost isterseniz bırakın dostlarınız sizi geçsin. Sağlıklı bir iletişim için sözün çoğunu muhatabınıza verin. Öyleyse söz sizin dostlar.
Ama aslında son ve en önemlisi de Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin; “Allah’a ve ahiret gününe iman eden kişi ya hayır konuşsun ya da sussun.” buyurdukları gibi, varın siz çokça edeben susmayı tercih edin. Biz çok konuştuk galiba. Hayır konuşmuş olmak dileğiyle…
Ümmühan Daryol / ElifElif “İletişimdeki Hedeflerimiz ve Engellerimiz” Sonbahar Sayısı (2015-1436)
Elifelif İrt: (0212) 417 7775 – (0212) 418 32 54
Comments are closed