Kadın ve erkek, bir elmanın yarısı gibidir; birbirlerini tamamlarlar. Biri yoksa diğeri eksik kalacaktır. Kadın, kadınlık vazifelerini; erkek ise erkekliğin yüklediği sorumluluklarını yerine getirmelidir. Ne kadın erkeğin rolünü ne de erkek kadının rolünü almamalıdır.
Bu durum, fıtratın aksine davranmaktır. Her birey kendisini Allah’ın uygun bulduğu konumda tutarsa daha huzurlu bir hayat yaşanacaktır. Aksi takdirde fıtrata aykırı bir yaşamın her iki taraf ve toplum düzeni açısından olumsuzluk getirmesi kaçınılmazdır.
Kadın konusu, yeryüzü kurulduğundan beri üzerinde durulan bir konu olmasına rağmen Allah’ın Şeriatı dışındaki hiçbir sistem, onu olması gereken konumuna oturtmaya muttali olamamıştır. Kadının erkekle eşitliğini savunup diğer yandan da kadını menfaati için kullanan sistemler, ne yazık ki sloganda kalmaktan öteye geçememiştir.
Bilakis karanlık dünyayı aydınlatan dinimiz, kadını “mücahide” olarak nitelendirmiştir. Kadın, kendisini anlatan bütün tanımlamaları aşmış bir isimdir. Çünkü kadın, fıtratını yerli yerinde kullandığında büyük işlerin imar edicisidir.
Bu konuda en güzel ve baş tacı örneğimiz; Hadice radıyallahu anhadır. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ilk vahiy geldiğinde yüreği titreyerek korku içinde eve gelip “Beni örtün.” buyurduğunda Hadice Annemiz, Efendimiz aleyisselamın en büyük destekçisi olmuştur. Kimsenin inanmadığı bir gerçeğe, ilk desteği bir kadın olarak Hadice annemiz vermiştir. “Allah’a yemin ederim ki Allah seni utandırmayacak.” diyen odur. Mekke döneminden vefatına kadar Resûlullah’ı maddi ve manevi destekleyen o olmuştur ki vefat ettiği yıla desteğinin büyüklüğü nedeniyle “Hüzün Yılı” adı verilmiştir.
Hadice Annemizin vefatından sonra Peygamberimiz çok etkilenmiş, moral kaynağını yitirmiştir. Yıllar sonra bile ona olan sevgisini yitirmemiş, Hadice Annemizin tanıdıklarına olan hürmeti devam etmiştir. Bu gerçek, bize kadının aslında birey olmaktan çok daha büyük potansiyeli taşıdığını göstermektedir. Yegâne din İslam geldiğinde ilk “Korkma!” diyen Hatice radıyallahu anha olmuştur. O dönemde erkeklerin yanında mızmızlık etmeden fedakârlık yapan yine kadınlardı.
Sümeyye radıyallahu anha, canıyla dinine desteğini vermiş bir kadın olarak tarihe geçti. Bu sebeple kadın, aslında aynı zamanda “insanlığın yükünü taşıyan” demektir İslam toplumunda. Bugün ise kadının dininin bekçiliğini yapacağı yerlerden biri evidir. Evde kadının eşine destek oluşu, onun yükünü taşımada ortağı oluşu kadını kadınlıktan çok daha öteye taşıyan bir adımdır. Kadın bu konuda elinden geleni yaptığında direk yükümlülük sahibi olmasına rağmen derttaşlık yaptığından dolayı onun da karşılığını alacaktır. Kadınlar, eşlerini cennet teminatı olarak görmelidirler. Bunun için kadınlar evdeki vazifelerini en iyi şekilde yapmalıdırlar. Kadınlar eşlerinin psikolojik destekçisi olduklarını unutmamalı, ona göre davranmalıdırlar.
Erkeğin sorumluluğunun getirdiği yorgunluk, işlerinin ağır sorumlulukları; stres ve ruhi gerilimleri arttırmaktadır. Sokakların görüntü kirliliği, sosyal medyadaki çarpık görüntüler, ülke ve dünya gündeminde olan bitenler insan psikolojisini etkilemektedir. Bu sebeple her fert, deyim yerindeyse patlamaya hazır insanlar hâline gelmişlerdir. Eşlerin birbirlerine kenetlenmeleri, bu durumun düzeltilmesine zemin hazırlayacaktır. Eşi mütebessim bir çehreyle karşılamak, onun hâlini hatırını sormak ve güzel bir sofra ile onunla çay muhabbeti yapmak gerekir. Günün yorgunlukları bu şekilde atılabilir.
Bugün hazların tavan yaptığı bir çağda yaşıyoruz. Bu durumda yatak odaları aktif hâlde olmalıdır. Cinselliği, kişilerin birbirlerine karşı kullandığı bir silah olmaktan ziyade ibadet niyetiyle kullanıldığında sevap alınan bir iş olarak görmek gerekmektedir. Çünkü bilinmelidir ki; evde yapılan her iş, külfet değil nimettir. Evde yapılanların başında çocuk yetiştirmek ve eşi idare etmek ilk sırada yer alır. Eşleri bir ömür boyu desteklemek; maddi ve manevi sorumluluklarımız arasındadır. Bu sorumluluğun hakkıyla yapıldığı durumlarda eşler, iş hayatlarında da başarılı olurlar. Yanında destekçi bulduklarından ötürü önlerine çıkan sıkıntıları daha kolay atlatırlar. Çünkü eşinden ve ailesinden destek alamayan hiç kimse sosyal hayatında başarıyı yakalayamaz. Beyni çocuk, eş problemine takılmış biri; iş hayatında nasıl mutlu olabilir?
Beklentileri olmayan, ortak hedefleri tükenmiş evlerde hayat yoktur. Bu evlerde mutluluk beklenemez. Motivasyonu yüksek eş profili olmadığında dalgalı denizde yol almak onlar için zor olur. Durgun denizde yol almak, rota sabit olduğunda mümkündür. Bu sebeple evdeki eşin psikolojik desteği hiçbir şeyin yerini tutmaz.
Geçmişte ve günümüzde başarılı olmuş birçok örnek şahsiyet vardır ve var olacaktır. Bunların hayatları incelendiğinde hepsinin arkasından onları hayatları boyunca yalnız bırakmayan takdire şayan sabırlı, umutlu, yarınlarından endişeleri olmayan, beklentisi sadece Allah’ın rızasını kazanmak olan eşler vardır.
İbrahim aleyhisselamın zorlu peygamberlik mücadelesinde kendi babasının bile yanında destekçi olmadığı dönemlerde Hacer Annemiz en büyük destekçisi olmuştur. “Allah’ın emrine razıyım.” diyerek çölün ortasında kalmaya razı olmuş, desteğini teslimiyet şeklinde ispat etmiştir. Kıyamet günü de İbrahim aleyhisselamın yükünü hafifleten en büyük isimlerden biri olarak dirilecektir Allah’ın izniyle.
Bu örneklerden yola çıkarak kadının, aslında toplumun imarındaki rolünün büyüklüğü görülmektedir. Bugün birçok menhiyatın hızla yayıldığı toplumda ilk korunması gereken çekirdeklerden biri, ailedir. Ailenin direği durumunda olan eşler ise bu mücadelede en büyük destekçilerdir. Kadın; ailesinin korunması noktasında da, eşine destek olması noktasında da büyük sorumluluğa sahiptir.
Çünkü reisi başarılı olan bir evliliğin durumu değerlendirildiğinde bu başarıdaki en büyük payın kadında olduğu ortaya çıkacaktır.
Çünkü kadın, psikolojik anlamda büyük bir desteğin adıdır. Yapılan bir işten başarı bekleniyorsa veya erkeğin başarısı söz konusuysa bunda kadının payı muhakkak vardır.
Bu sebeple kadın konumunu bilecek, destek olma noktasında yaptığının bir cihat olduğu bilinciyle gayret edecektir. Çünkü kadının bu potansiyeli vardır fakat bu potansiyelini mobilya bakıcılığında heba edip kendini harap etmeden gerektiği durumlarda eşine destek olarak işi yüklenip kullanmalıdır. Bu durum da şüphesiz Rabbi’ni razı edeceği bir durumdur.
Ayşe Sevimli / ElifElif “Medeniyet” Bahar Sayısı (2016-1437)
Elifelif İrt: (0212) 417 7775 – (0212) 418 32 54
Comments are closed