SORU: Selamunaleyküm hocam. Babam henüz 45 yaşlarında olan ama çok saygı duyulan birisi. En başta benim, hocam dediğim, hep idolüm olarak gördüğüm biri. Sürekli ilmi ortamlarda bulunur, sürekli okurdu. Ancak son birkaç yıldır her şeyden tamamen uzak kaldı. Sabah altı gibi çıkıp akşam dokuz on gibi eve geliyor. Ekmek kavgası işte…
Hocam, kendisi esnaf ve dükkanında bilgisayarı var. O da bilgisayarın fitne ateşine düşmüş, sosyal medya ortamlarında bir takım kadınlarla konuşmuş. Bu yeterince ağır zaten, ki aralarından biriyle konuştukları hiç yenilir yutulur şeyler değil ve henüz on iki yaşında olan kız kardeşim onun yanına gittiğinde bir şekilde fark etmiş, şifresi falan da oradaymış, eve gelip açmış onun sayfasını ve konuşulanlara şahit olmuş. Bana ulaşmaya çalışmış ama ulaşamayınca anneme söylemek zorunda kalmış. Annemle birçok sorun yaşadılar. Bunun, boşluğa düşme sonucu bir hata olduğunu söylüyor, anneme resmen yalvarmış ve şu an daha iyi araları.
Bense şehir dışındayım, henüz sekiz aylık evliyim ve daha hiç konuşmadım onunla. Defalarca aradı, açamadım telefonunu. Anneme, onları yazanın ben olmadığımı söyle açsın telefonlarımı konuşsun benimle demiş ama ben yapamam. Yani o olduğunu biliyorum ve bilmiyormuş gibi yapamam. Sırf onu görmeye dayanamam diye eşimin ısrarına rağmen bu bayram gitmiyoruz oraya. Benim bu hayatta en güvendiğim, en çok inandığım insandı o. Kimseyle konuşamıyorum bunu. 17 yaşında bir erkek kardeşim de var, o da biliyormuş. Çok kızgın, kesinlikle konuşmam onunla, diyor. Sağlıklı düşünemiyor olabiliriz ama sudan çıkmış balığa döndük resmen. Ne yapmamız lazım hocam?
CEVAP: Aleykümselam.
Hanım efendi,
Bakışınızda hata var.
Babanız iyi ve güzel bir mü’min. Kaliteli bir baba.
Bunlara itiraz edemeyiz. Siz de şuna itiraz etmeyin: Babanız BİR İNSAN! İnsan da budur; peygamberlerden bir Peygamber aleyhisselam değil, melek değil ya! Tam anlamıyla bir insan!
Onu insan olarak düşünün. Adem’in çocuğu o. Cennet’te bile hata edebilmiş babanın çocuklarıyız. Siz de bir gün, oğlunuz ve kızınızın böyle bir müşahedesi ile sarsılamaz mısınız, maazallah! Hangi birimiz, hangi insan, hangi sahabi, hangi veli, hangi âlim teminat altındadır? Bu soruların cevabını iyi düşünün. Nefsinize ağır gelse de cevapları makul bir cevap olarak belirleyin.
Durum budur.
Babanız, her insan gibi ayağı kaydı. Sonuç ise malum.
Böyle bir vakayı trafik kazasına benzetin. Babanız kaza yapsa idi ne yapacaktınız; onu aracında terk edip yuhlayacak mı idiniz? Elbette hayır değil mi?
Bu da bir kaza, onu terk ederek, yuhlayarak sadece şeytana destek olmuş olursunuz. Onu yarın daha beterlerine itersiniz. Hemen onu kuşatıp, koruma altına almalı idiniz. Baba olması ile on yedi yaşında bir genç olması şeytan için değişmiyor. Babanıza dönün, ona sarılın, hiçbir şey olmamış gibi davranın. Allah Teâlâ böyle yapmıyor mu? Geri dönen kullarına hiçbir şey olmamış gibi rahmetini açmıyor mu?
Babanızı sakın terk etmeyin. Ona siz sarılırsanız, şeytan umutsuz kalır. Siz terk ederseniz şeytan kendini daha yakın hisseder ona. Bilhassa annenize çok görev düşüyor. Büyük ihtimalle de, evlat olarak sizin bilmeyeceğiniz, annenizle babanızın arasındaki bir süreç bu durumu kızıştırmıştır.
Hiçbir şey olmamış gibi davranmaya çalışın. Aranıza soğukluk girmesin. Mesafeyi büyütmeyin.
Sabırlı olun. Yılmayın, yıkılmayın. Çok dua edin.
Nureddin YILDIZ
Comments are closed