ay ve güneşSoru: Hocam Selamünaleyküm,
Allah sizlerden razı olsun ki burada akılda kalan birçok soru işaretine çözüm aramaya, derman olup ve birçok insanın kurtuluşu için ilahi kaynaklar ışığında doğru yolu göstermeye vesile oluyorsunuz. Benim sorum ailevi bir mesele hakkında:
Evliyim ve 33 yaşındayım. Bir fabrikada muhasebeciyim. Bugüne kadar benim ve eşimin ailesinde çok fazla dinimize bağlılık olmadığı için bizde eşimle namazın, sadakanın ve İslami çerçevede yaşamanın kıymetini yıllardır bilemedik. Orucumuzu her sene tam tutardık, sanki sadece ibadet buymuş ve orucun faziletini tastamam öğrenmişiz gibi… Asla aksatmamaya çalışırım çocukluğumdan beri. 2 senedir namaz kılıyorum, o kadar mutluyum ki çok sevdiğim ibadetim kazaya kalacak diye bazen korkuyorum. Eşim, iş yoğunluğu sebebiyle mazeret uydurarak kılamıyor, bir türlü onu ikna edemiyorum. Sadece, benim yaptığım ibadetlere çok seviniyor ve destekliyor.

Tesettürlü bir bayan değilim. Çocukluğumda hep Kur’an kurslarına gittim. Allah razı olsun pek fazla ibadetine düşkün olmayan annem, beni ne yapıp edip kurslara yollamıştı. Her sene giderdim, hatimler ederdim. 2 sene önce Türkçe’den Kur’an’ı okumayı düşündüm ve okudum, inanılmaz bir halvet içerisine girdim. O kadar etkilendim ki işte o zamanlarda namazıma sarıldım ve bırakmadım. Tesettürlü olmayı 17 yaşımdan beri istiyorum ama bir türlü kısmet olmuyor, doğru söylemek gerekirse belki de nefsime zor geliyor. 21 yaşında, çok sevdiğim eşimle evlendim. Ailesi giyim tarzı ve yaşayış olarak çok farklıydı. Kayınvalidem de görümcem de açık saçık giyinir. Sürekli bir bakım halinde, kuaförlerde ve akılları fikirleri giyimde olan insanlar. Kayınpederimde içki içer ve görümcemle masada baba kız kadeh tokuştururlar, aile kültürleri bu kadar rahat. Eşim çok mütevazıdır; alkol kullanmaz, sanki onların içinde yaşamamış hiç, böbürlenmez, iyiliği sever, tesettür olmama asla karşı olmadı. Eş dostun dini evlilik törenlerine giderken, evden abdest alıp, tesettüre bürünüp gidiyorum. O zaman biraz yanında beni garipsiyor ama genel olarak bana destek olur bu konuda. Bundan yana şüphem yok.

Kayınvalidem artık 5 vakit namaz kılıyor. Oruçlarını tutuyor. Buna çok sevindim. Görümcem ve kayınpederim oruçta tutmuyorlar. İnanmadıklarından değil elhamdülillah. Ama bahaneleri çok… Çok üzülüyorum hocam. Bir şey söylesem “gelin değil mi” oluyorum ve normal bir insandan duyduklarında verecekleri tepkiden daha çok tepki alıyorum. Ben okuduğum hadislerden ve dini kitaplardan onlara anlatıyorum, garip garip bakıyorlar bana. Eve “selamünaleyküm” diyerek girdiğimde “hoşgeldin” diyorlar, selam almıyorlar, hoşlanmıyorlar. Oğlumu Kur’an öğrenmesi için camiye gönderiyorum, 10 yaşında, daha da erken gidebilirdi ama zorlukları ancak aşabildim, bu sene istedi çok şükür ve yolladım. Oğlum, onların yanındayken batılı yaşam tarzına alışıyor; noel kutlamak, doğum günü kutlamak, bunlar çocuklara cazip geliyor tabi. Noel ağacı diye tutturdu 3 sene önce almıştık. Ben Kur’an’ın Türkçesini ve hadisleri okumaya başladıktan sonra o ağacı onu razı ederek attım ama aylarca konuştum. Hıristiyanların bayramı noelde evdeydik ve her gün gibi geçirdik. Kayınvalidemler sürekli aradılar “gelmiyor musunuz?” diye, oğlum “neden gitmiyoruz” diye çok ağladı. Anlattım defalarca beni anladı çok şükür ama bu sene yine o gün gelecekte zor durumda kalacağım diye korkuyorum.

Eşimin annesi çok şımarık ve güzel söze dalga geçerek cevap veren, her şeyi de yanlış anlayan, ortalığı geren bir hanım. Kendisini çok seviyorum ama ben ne yaptıysam yaranamadım ona, eşimde “kendini ezdirme” dedi. Evlendiğimizden beri, inanın hocam çok yardım ettim. Laf arasında laf sokmalarından ve başka insanları eleştirerek bir gıybet ortamı oluşturmalarından, İslami çerçevede yaşamak istediğim bazı şeylere karşı gelmelerinden, beni bunları anlattığımda geri kafalı görmelerinden çok tedirginim hocam. Oraya da gitmek zorundayım. Ben eşimi çok seviyorum ve o çok mutlu oluyor onlara gittiğimizde. Eşimin ailesi için düşünmediği birçok şeyi, ben düşünüyorum, yapıyorum. Görümcem de eşinden ayrıldı, oda onlarla yaşıyor.

Ben ne desem yanlış, kızlarının söyledikleri mantıklı. Sürekli bir alay konusuyum, bir iyiler bir çok farklı. Gitmesem kalbim azap duyuyor, rahatsız oluyorum. İstiyorum ki herkes yapmasa da karşısındakine saygı duysun ve güzelce geçinelim. Bana ihtiyaçları olduğu halde, minnetsizlik hareketleri yapıyorlar; “benim kızım var” gibi tuhaf iğnelemelere şahit oluyorum. En kötüsü de kayınpeder bile bazen bana tepki veriyor ve kendi öz babamın incitmeye, dokunmaya kıyamadığı kızını sürekli azarlıyor. Sizi çok fazla meşgul ettim hocam, inanın ki şu an, bu sorunları yazarken bile rahatladım. Biliyorum ki bana bir yol gösterecek ve doğru yolda ilerlememe vesile olacaksınız. Allah siz ve sizin gibileri başımızdan eksik etmesin. Allah yar ve yardımcınız olsun.
CEVAP: Selamünaleyküm Arda Hanım,
Yazınızda ters veya hayata yabancı bir şey bulamadım. Tam aksine, sanki binlerce senelik tarihin gözümün önünde film gibi aktığını hissettim. Sanki Peygamberlerin hayatlarından farklı bir kesit önüme gelmiş gibi oldu. Gerçekleri izledim tam anlamıyla. Hayat budur. İmtihan budur. Herkes böyle oldu.
Sen ve ben herkesten biriyiz. Biz de böyle olacağız.
Bana göre;
Endişe etmenizi, üzülmenizi gerektirecek bir şey yoktur.
Neden?
Çünkü siz, yola girdiniz. Yol ise böyle gidilir. Hatta sevinmelisiniz.
Neden sevinmelisiniz biliyor musunuz?
Şeytan sizi, uğraşılması gereken durumda gördü ki, çevrenizi kısmaya çalışıyor. Adeta sizi çevrenizden vuracak. Bu bir anlamda mutluluk duyulması gereken bir şeydir. Ben olsam, “iş gören adam yerine konmuş olmaktan” sevinirdim. Bakın, sizin güneşi keşfetmeniz kaç yıl sürmüş; bırakın çevrenizdekilerin keşfi de sürsün bir zaman. Ve siz, onların keşfini sağlayan destekçileri olun da onların da kazanacakları sevaplar size yazılsın; böylesi daha mantıklı değil mi? Eğer, Allah’ın kulu olmaktan ve O’na kulluk olan ibadetleri yapmaktan mutlu iseniz, bilin ki yol böyledir. Bundan başkası Peygamberlere nasip olmadı ki size nasip olsun. Namaz ve oruç kadar, tesettür kadar kendinizi sabra alıştırın. Bütün çevrenizi kuşatabilecek bir sabra ısının. Kendinizi sabır denizine atın. Bir asır tüketseniz bile tükenmeyecek sabrınızın olması gerekir. Bu iş böyledir. Sadece bir başörtüsü sarmakla bitse idi, ah ne kolay olurdu din sahibi olmak! Bedelsiz ne var ya da, bedelsiz olanın ne değeri var? Madem yola girdiniz, o zaman şu takvime dikkat edin:
Yavaş yavaş, kendinizi evinin kraliçesi olmaya hazırlayın. Elin parasının hesabını yapan bir kadın olma seviyesinden, sevaplarını saymaya çalışan mükemmel bir eş, muhteşem bir anne olma yoluna girin. Bunu yapabilirseniz, şeytanı delirtirsiniz. Ona karşı bir kaleyi daha kurtarmış olursunuz. Allah’ın size gelecek yardımını biraz daha çabuklaştırırsınız. Kitap okuyun, beyniniz büyüsün. (Bize posta adresinizi yazarsanız size kitaplarımızdan göndeririz inşaallah.) Bir gözünüzü, bir kulağınızı tıkatın; duymuyor, görmüyor gibi olun. Ya siz eriyeceksiniz bu döneminizde ya da şeytan ve ona alet olan çevreniz eriyecek. Onların reflekslerine takılıp kalırsanız siz eririsiniz. Yarı duymaz, yarı görmez olursanız onlar erirler. Onlar eridikçe de siz de onlar da kazananlardan olursunuz. Çare yok savaş bu, böyle sürecek. Ya savaşı dışarıdan seyredeceksiniz ya da içine gireceksiniz ve kazanmaya çalışacaksınız ki, siz ikincisini tercih etmiş bulunuyorsunuz. Artık geri dönmeniz çok zordur. Allah korusun. Önce eşinize umut bağlayın ama acele etmeyin. On, elli, yüz, iki yüz yıl beklemeye hazır olun. Ona karşı harika bir eş olun. Sizi görmeye bile doyamasın adeta. Bu, sizin davanızı da ona cazip getirecektir zamanla.

Açın elleriniz göğe doğru, sabır isteyin. İsteyin, isteyin insin sabır. Doldurun kucağınızı ve göğsünüzü sabırla. Bin yıl yetsin size sabır stoğunuz. Bakın o zaman eziyetler size, güller arasındaki dikenler gibi gelecek. Onları bile neşeyle karşılayacaksınız. Sabır, havanız suyunuz olsun. Sakın ha, sabrın karşılığını görmeye çalışmayın. Sabır çiçeği, cennette açar. Şimdi açarsa çabuk solar, emeğinize yazık olur. Eşinizden sonra sırayla herkese yönelin. Sizi adam yerine koysalar da koymasalar da siz, her sabah yeni bir enerji ile kalkın yataktan. Evinizin camını açınca, içeri girecek olan havayı size ulaşan yeni gelişmelerin muştusu olarak kabul edin. Yarını umutla bekleyin. Umut ve heyecanla! Yarın asla uzak değildir. Her gelecek olan yakındır. Allah’ın rahmeti de er geç gelecektir. O rahmet bir geldi mi artık geçmişin sıkıntıları tatlı bir hatıra ve sonucu getiren alın teri gibi olacak sizin için. Yeni yolunuz, yepyeni heyecanınız size kutlu olsun. Cennet yolunuz sonsuz sevdalarla dolsun. Size dualar ederim. Bu ağabeyinize de dualar etmenizi beklerim.
Sloganı unutmuyoruz:
Her sabah yeni bir heyecanla, her gün yeni bir umutla çıkıyoruz yola.
Yorulmuyoruz,
Bıkmıyoruz,
Usanmıyoruz,
Aşınmıyoruz,
Geçmişi de geleceği de irdelemiyoruz;
Her şeyi sahibine bırakıyoruz,
Sahibi ne yapacaksa yapsın,
Sen keyfine bak,
Cennetine yönel.
Mutlu olsun çilen,
Değerli bacım.
Ramazan’ınız mübarek olsun. Aslı gibi bir Ramazan yaşamaya sizi de bizi de muvaffak kılmasını Allah Teâlâ’dan dileriz.
Nureddin YILDIZ 

Comments are closed