Telefon, televizyon, bilgisayar gibi teknolojik aletlerin insanoğlunu ele geçirdiği bir toplumda çocuk yetiştirmek, kadınların medenileşmek adı altında pervasızca açılıp saçıldığı bir zamanda bayan olarak siyahlara bezenmiş bir şekilde dimdik ayakta durabilmek, batının her türlü modernizm diktesine karşılık İslam’ın emrettiği kimliğin sahibi olabilmek, insanların beyinlerinin uyuşturulduğu bir dönemde Allah’ın dinini yüceltmek adına cihat gayreti içerisinde olmak… Bu saydıklarımız, yirmi birinci asrın mücadelelerinin herkesçe şahit olunan türlerindendir.
Bizlere altlarından ırmaklar akan cennetleri vadeden Rabb’imiz, vaadi karşısında bizden yalnızca kendisine kulluk yapmamızı istemiş ve ilk insandan beri gönderilen her toplumu farklı şekillerde olmak üzere kulluk testine tabi tutmuştur. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber’in Ümmet’i de zaman ilerledikçe değişim gösteren bu imtihan şekillerinden nasibini almıştır. İşte yukarıda sıraladığımız olaylar bu imtihan çeşitlerinden sadece birkaçıdır. Bu imtihanlar karşısında sabredip Allah’a yönelenlerin ödülü hak edeceği, isyan edenlerinse kaybedenlerden olacakları herkesin bildiği bir hakikattir.
İçinde bulunduğumuz çağın en büyük imtihanlarından birisi de herkesin tenkit hastalığına yakalanmış olmasıdır. Kadın, erkek, genç, yaşlı, çocuk, anne, baba, evlat, hoca, talebe demeden herkes birbirini rahatça eleştirebilmektedir. Bu eleştiri iyiye yöneltme, uyarma şeklinde olduğu ve doğru üslup kullanılarak yapıldığı takdirde bir sıkıntı yoktur. Ama günümüzde böyle bir eleştiri türüne rastlamak pek de mümkün olmuyor. Nitekim herkes birbirini tenkit etmekte ve doğacak sorunun sonuçlarını tefekkür etmeye gerek bile duymamaktadır. Herhangi bir kötü durumla karşılaştıklarında onun hakkında eleştiride bulunmak insanlara kolay geldiği hâlde o durumu düzeltmek zor gelmektedir. Hâlbuki Allah Teâlâ Al-i İmran Suresi’nin 110. ayetinde: “Siz insanlık için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten nehyedersiniz. Allah’a iman edersiniz.” buyurmaktadır.
Nasıl ki “ümmet” kelimesi hem birey olarak mü’mini hem de mü’minlerin tümünü kapsayan bir özelliğe sahipse “iyiliği emredip kötülükten sakındırma” emri de aynı kapsayıcılığa sahiptir. Ümmetin bölük pörçük hâlinin eleştirildiği fakat birleştirme maksadının güdülmediği manzaralar ne kadar trajikomikse haram işleyen bir mü’minin aynı mantıkla eleştirilmesi ve kendisine bir el uzatılmaması da bir o kadar trajikomiktir.
Bu ayete binaen kimse eleştirip de geri çekilme hakkına sahip değildir. Allah’a iman eden herkes kötü bir durumla karşı karşıya kaldığında o durumu düzeltmek, yanlış bir davranışta bulunan kimseyi eleştirmekten ziyade o kişiyi uyarmak zorundadır…
Hadice Bilgin / ElifElif “Müslüman Kadının Şahsiyeti” Kış Sayısı (2015-1436)
Elifelif İrt: (0212) 616 49 17 – 0542 482 56 76
Comments are closed