09

Zaman asr-ı saadet zamanıydı. Âlemlere rahmet Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem ve ashabı vardı. Cahiliye zamanından saadet zamanına geçen ashabı kiram vazgeçilmezleri olan adetlerini, yaşantılarını bir kenara koyup Son Peygamber sallallahu aleyhi ve selleme iman ediyorlardı. Sorgulamak, gerekçe aramak yoktu. Kayıtsız şartsız iman vardı. Sonunda sevdikleriyle birlikte varacakları cennet köşklerine gidebilmek için sonsuz bir gayret sarf ediyorlardı. Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, hemen ölecekmiş gibi ahiret için çalışıyorlardı. Hayatlarını, adeta iki tarafı da sağlam oturtulmuş bir köprünün ortasında yaşıyorlardı. Bu köprünün bir ayağı dünyada bir ayağı da ahiret tarafında idi. Onlar, her iki tarafı da idare ederek yaşadılar. Hayatlarında fırsat tepmek yoktu. Uhud, Bedir onlar için bir fırsattı.

 

 

Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin tek bir sözü onlar için bir fırsattı. Nitekim şu örnekte olduğu gibi; dağın eteğinde hurma yiyen bir sahabeye Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem dağın diğer tarafında cennet olduğunu söyleyince bir dakika bile kaybetmeden (dünyada) hurmasını atıp dağın diğer ucuna gitmişti. Savaşa gitmek gerektiğinde, bunu bir fırsat bildikleri için münafıklar gibi bahane sunmamışlardı. Bu hadiseleri dinler ya da okurken bu davranışları bize çok kolay gözükebilir. Hâlbuki “dile kolaydır”. Ama onların dönemine döndüğümüzde göreceğiz ki savaşa katıldıktan sonra iki şık vardı; ya ölüm ya yaşam. Üçüncü bir şık yoktu. Bunun kabul edilmesi ne kadar kolay olabilir ki. İmanları bunu kolaylaştırmıştı. Nitekim imanı kaygan olan münafıklar savaşa gitmemek için bahanelerini sundular. Bu kararı almak zorunda kalmadığımızdan belki bize kolay geliyor yorum yapmak.

 
Somut bir savaş içerisinde değiliz, evet. Sınavımız ashabı kiram ile aynı fakat sorunlar farklı. Şimdi ise zamanın ahirindeyiz, bir bahaneyse aradığımız. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin izinden gitmeye çalışan mü’min gençleriz hepimiz. Sevgililer sevgilisinin “beni görmeden iman eden, beni seven kardeşlerim” diye taltif ettiği daireye girme çabasındayız her birimiz. Ama öyle bir zaman ki şahit olduğumuz iman, elde kor tutmaya denk… Teknolojisiyle, diplomasıyla her türlü şehvetle çevrili bir imtihan çemberi. Dua ve sabır; tek silah. Şeytan, yanı başımızda pusuya yatmış tek bir açığımızı gözlemekte. Haramlara takılmamak, üzerine basıp geçmek gerekiyor. Helallerle hemhâl olmak, çalışmak, umutlu olmak, yılmamak gerekiyor. Peygamber’i görmeden iman etmek gerekiyor. Ama kuru bir iman değil gereken; samimi, ihlâslı ve ihsanlı bir iman.

Nurefşan Ocak / ElifElif “Müslüman Kadının Şahsiyeti” Kış Sayısı (2015-1436)

Elifelif İrt: (0212) 616 49 17  – 0542 482 56 76

Categories:

Comments are closed