08

Ülkelerin gündemleri paralel olarak evrilir yani dünyadaki değişimler topyekûn gerçekleşir. Birkaç istisna dışında bu kural varlığını göstermektedir. Özellikle 1970’li veya 1980’li yıllardan sonra sözünü ettiğimiz kuralın mukabilinde dünya “ihtiyacı olduğu için tüketen” insanların değil de “tüketmek için bir şeylere ihtiyaç duyan” insanların yaşadığı bir yer hâline geldi.

 
Türkiye’nin bu sürece girmesi 1980’li yıllara tekabül etmektedir. Dünyadaki tüketim odaklı hayat Türkiye’de de karşılık buldu ve 1989 yılında ilk alışveriş merkezi İstanbul’da açılarak 2015’li yıllarda Avrupa’yı bile sollayacağımız bir yolda ilk tekerimizi çevirmiş olduk.
Her geçen gün; farklı dekorasyonuyla, yüksek rakamlı metrekaresiyle ve buna benzer birçok özelliğiyle ön plana çıkan AVM’ler artarken ve yine her gün benden, senden, yarın doğacak olandan, filanca ülkedeki kardeşten yani bizden bir şeyler, çok şeyler eksildi, eksiliyor. Öylesine çok ki eksilerimiz, artıların esamesi okunamaz hâle geldi.

 
Gözler mağazaların ışıklı vitrinlerine bakmaktan “hak” olanı göremez oldu. Zihinler sadece yeni moda kıyafetlerin takibi için yoruluyor. Arkadaş seçimiyle marka seçimleri paralel işliyor. Birileri birilerini mankurtlaştırma çabasında kısacası. Bu durum bana Üstad Necip Fazıl’ın: “Bütün manzara, ucuz bir dekor muşambası\ Kurtuluş günü, çıkmaz ayın son çarşambası.” mısralarını hatırlatıyor.

 
İnsanlığımızın, dolayısıyla Müslümanlığımızın özüne el uzatılıyor. Araç olması gereken alışveriş merkezleri, önce kalplerimize sokulmaya; sonra hayatımızın merkezine konularak amaç hâline getirilmeye çalışılıyor. Bu savaşa karşılık özümüze dönme çalışmaları yapmalı, böyle bir direniş ortaya koymalıyız. Aldığı ilk emir “ikra” olan bir Ümmet ancak okuyarak ilimle düştüğü yerden kalkabilir. Üzerine yapışan kirleri ancak ve ancak kitapla paklayabilir.

 
Ortada ateş yakacak hiçbir malzemenin bulunmadığı bir duruma göre kıvılcımın mevcut olduğu durumda ateş yakmak çok daha kolaydır. Ümmeti Muhammed’in de ilim geçmişi kıvılcımdan öte kor hâlindedir ve bu Ümmet’in evlatlarının kendisini yeniden alevlendireceği günü beklemektedir.

 
Dünya, içinde bulunduğumuz dönemde de bir inkılâp bekliyor. Öyle ki ancak tam manasıyla direniş gösterilip devrim niteliğinde dönüşüm sağlanıldığında bu inkılâp gerçekleşmiş olacak. Devrimden kastımız var olan düzeni kökünden değiştirmektir. Bunun için ilk olarak kapital yaşama endeksli zihinler çamaşır suyuna yatırılmalı ve pir-ü pak hâle getirilmelidir ki yeni bina sağlam temeller üzerine inşa edilebilsin. Zihinlerin, kalplerin, hayatların önce saflaştırılıp sonra tekâmüle ulaştırılabilmesi için -evvelce de bahsetmiş olduğumuz gibi- korlarımızdan tekrar tutuşmamız gerekmektedir.

Kadriye Sınmaz / ElifElif “Müslüman Kadının Şahsiyeti” Kış Sayısı (2015-1436)

Elifelif İrt: (0212) 616 49 17  – 0542 482 56 76

Comments are closed