07

Dünya üzerinde tarih boyunca kadının olması gereken yere, hak ettiği konuma erişmesi İslam dışında bir yolla mümkün olmamıştır, olamayacaktır da. Kadın, insanlığın iki aslından biri olup cennet, ayakları altına serilmiş olmasına rağmen öldürülmesinin mübah sayılması, sahip olunan bir eşya gibi addedilmesi, kötülüklerin kaynağı olarak görülmesi ve buna benzer yeryüzünün şahit olduğu birçok durum kadın ve insanlık için birer faciadır. Buna karşın kendi varlığını ispat etme, değişme yollarına girmiş ve yer yer bu arayış şer güçler tarafından amaçlarına uygun olarak yönlendirilmiş, yer yer de kadın, şahsiyetinin zedelenmesine hatta bozulmasına kendisi razı olmuştur.
Türkiye’de kadınların değişim sürecinin Batı’dan bağımsız olduğunu söylemek mümkün değildir. 19. Yüzyılda Osmanlı’nın Batı’nın fen ve teknoloji yönünden ileri olduğunu kabul edip eziklik psikolojisine girmiş olması Batılılaşmanın temel sebeplerindendir. Bilhassa Tanzimat ile Batı’nın üstünlüğü kabul edilmiş ve Batı’yı model alma, hayatın her alanında Batı’ya benzeme gayreti kendini göstermiştir. Bu ise öz değerlerinden kopma ve şeytanı adım adım takip etme şeklinde bir sonucu beraberinde getirmiştir.
Batı’nın üstünlüğünü kabul edip kendine güven duygusunu kaybeden toplum Avrupai bir hayat tarzına yönelip, onu ulaşması gereken bir hedef olarak görünce açılan yara iyice derinleşmiştir. Bu kabul sonucu Batı’dan sadece fen, teknik, ekonomik v.b. gelişmeler alınmamış, yaşam tarzı da alınmaya başlanmıştır. Müslüman bir toplumda aile kurumunda görülen değişim ve kadının erkekle eşit olma arzusunun bu dönemde patlak vermesi Batı’nın hazları ve istekleri önünde hiçbir engel tanımayan anlayışının Müslüman topluma sirayet etmesinin uzantılarındandır.
Bu değişim ilk başta kıyafette kendisini göstermiştir ve bundan da en çok kadınlar etkilenmişlerdir. Kadınların toplumdaki yerine dair dönemin aydınları farklı görüşler öne sürmüşlerdir. Ayrıca bu dönemde çıkan Terakki’nin eki Terakki-i Muhaddarat eki kadınlar için bir ilk olmuş, kamusal alanda yer alma isteklerini bu şekilde dile getirmeye başlamışlardır. Kadınların önüne engel olarak çıkartılan örtüye dair de farklı açılımlara gidilmeye çalışılmıştır. Hem bayanın toplum içindeki konumuna hem de örtülü bayan modeline yönelik farklı gayretler başlamıştır.
2. Meşrutiyet döneminde ise kadınlara ait dergiler çıkmaya başlamış ve kadınlar bu dergilerde kadının yeri, nasıl olması gerektiği gibi konularda görüşler öne sürme fırsatı yakalamışlardır adeta! Bunun yanı sıra Tanzimat ve İkdam gibi gazetelerde tesettürün kalkması, ihtilat ve görücü usulü evlilik gibi konular yer almıştır. İttihat ve Terakki döneminde tesettüre yönelik eleştiriler azalmakla beraber kadın erkek eşitliği, kadının eğitim hakkı gibi konular da gündemde olanlar arasında yer almıştır. Osmanlı’da önemli üç akım olan İslamcılık, Türkçülük ve Batıcılık akımlarının canlı olduğu günlerde örtü üzerinde tartışmalar oldukça hareketli bir şekilde yürütülmüştür. Bunun en büyük sebebi ise kadının topluma karışması durumunda en dikkat çeken unsurun kadının örtüsü olmasıdır. Bundan dolayı hem Osmanlı’da hem de dünyada her akım kendisini söz söyleme hakkına sahip görmüştür.

Sündüs Keleş / ElifElif “Müslüman Kadının Şahsiyeti” Kış Sayısı (2015-1436)

Elifelif İrt: (0212) 616 49 17  – 0542 482 56 76

Categories:

Comments are closed