“Ben insanları ve cinleri ancak bana (ibadet ve itaatle) kulluk etsinler diye yarattım.”
Allah Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de, yaratılış gayemizi apaçık bir şekilde bildirmiştir. Bize verilen mühlet süresince, Rabb’imizin gösterdiği yolu takip etmek ve O’na hakkıyla kulluk etmekle görevliyiz. İmtihan süresi sona erdiğinde görevini yerine getirebilenler, dünya hayatındaki hiçbir nimetle karşılaştırılamayacak kadar muazzam ve büyük bir ödülün sahibi olacaklardır. Sadece bedelini ödeyenlerin kavuşabileceği, ebedi bir huzur diyarı… Cennet… Cennetin kapısını açabilecek tek anahtar ise imandır. O hâlde imanımızı koruma mücadelemiz son nefesimize kadar sürecektir.
İmanımızı koruyabilmek için ona neyin zarar verebileceğini bilmemiz ve düşmanımızı tanımamız gerekir. Rabb’imiz bize dünyaya gönderiliş amacımızı ve hak yolu bildirdiği gibi düşmanımızı da tanıtmış ve bizi ona karşı uyarmıştır;
“Şüphe yok ki şeytan sizin düşmanınızdır, siz de onu düşman bilin. O, taraftarlarını alevli ateşin halkından olmaya çağırır.”
Şeytan, Rabb’inin emrine isyan ettiği ve bu isyanında inat ettiği için lanetlenmiş ve Allah’ın rahmetinden kovulmuştur. Ve o an kıyamete kadar, insanı yaratanına kulluk etmekten alıkoyacağına dair yemin etmiştir:
“Mademki beni (rahmet ve cennetinden kovup) azgın bıraktın; andolsun ki, ben de insanlar(ı saptırmak) için senin doğru yolunda onlar için (pusu kurup) oturacağım. Sonra onların önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından yanlarına gelip sokulacağım(onları azdırıp saptıracağım.) Sen de onların çoğunu şükrünü(kulluğunu) yerine getirenlerden bulamayacaksın.” dedi.”
İnsanı imanından saptıracağına dair ant içen şeytanın karşısında, imanlı bir kalbin sahibi olarak nefes alıyor olmamız, bizi şeytanın açık hedefi hâline getirmektedir. Şeytan, Rabb’imizle aramızdaki bağı koparmak için türlü oyunlar ve tuzaklar hazırlamaktadır.
Nefsimizin arzularına kapılarak dinimizin çizdiği haram sınırlarını aştığımızda, önemsemeyerek veya fark etmeyerek de olsa her günah işleyişimizde, şeytanın ağlarına dolanıyoruz demektir. Tevbe etmediğimiz her günah, cennete uçması gereken kanatlarımıza bir ağırlık olarak binmektedir ve bizi şeytana bir adım daha yaklaştırırken Rabb’imizin rızasından da aynı oranda uzaklaştırmaktadır. Tertemiz kalması gereken kalbimize siyah lekeler bulaştırmaktadır. Nihayetinde kapkara bir kalbin üzerinde iman nurunun emaresi bile görünemeyecek, ahireti kazanmak için dünyaya gönderilmişken fani dünya için ahireti kaybetmek ebedi yıkımımız olacaktır.
O hâlde düşmana karşı uyanık ve tetikte olmak, tehlikeyi ciddiye almak gerekmektedir. Şeytanın bizi davet ettiği şeye bizim kendi benliğimizi davet etmemizin zamanı gelmiştir:
İSYAN…
Betül Erturan / ElifElif “Müslüman Kadının Şahsiyeti” Kış Sayısı (2015-1436)
Elifelif İrt: (0212) 616 49 17 – 0542 482 56 76
Comments are closed