Gökkuşağını bilirsiniz; kimi yörelerde “Meryem Ana Kuşağı”, “ebemkuşağı” diye de adlandırılır.
İnsan idrakinin algılayabildiği ana renklerin harmanı.
Yağmurla birlikte ortaya çıkarlar, yani rahmetle…
Bütün renkleri en tabiliğiyle, en canlılığıyla bulundururlar mütebessim yüzlerinde.
Ve güneşin ışık hüzmeleri, rahmetin bereketiyle birlikte dolar yüreklere.
Renkleri tanıdık bildik renklerdir. Kırmızısı bahçemizdeki güllere, yeşili o gülün yaprağına, mavisi engin denizlere, sarısı papatyaların beyaz taç yapraklarının etrafında halkalandığı kadife dokuya aittir.
Ama gökkuşağı asla ulaşılmayan bir yerdedir.
Ne kadar sıcak ne kadar güler yüzlü olursa olsun hep mesafeli durur.
Bize aittir, bizdendir lakin ulaşılmazdır.
Ancak yağmurla ortaya çıkar, günümüzü renklendirir, gözlerimizi ışıtır, yüreklerimizi ısıtır sonra kaybolurlar.
Kısa ömürlüdürler nedense.
İşte hepimizin hayatında, tıpkı gökkuşağı gibi rahmetle birlikte ortaya çıkan, gözümüzde ve gönlümüzde bir aydınlık başlatıp, sonra sessiz ve usulca çekip giden, gözlerimizin önünde büyük bir boşluk bırakıp kaybolan güzel insanlar vardır.
Biraz daha kalmasını arzuladığımız insanlar.
Yanlarında kendimizi bulduğumuz, mutluluğu yakaladığımız, yüzüne, sözüne, doyamadığımız insanlar.
Güven veren, gönlümüzü aydınlatan, güzelliği, iyiliği ve hayrı öğreten insanlar.
Bizden ama bir görünüp çabucak kaybolmuş insanlar.
Oysa insan kalitesinin artık su götürür olduğu, değer yargılarının tepetaklak olduğu günümüz dünyasında onlara ne kadar çok ihtiyacımız var.
Arkamızı dönebileceğimiz omuzlarına yaslanabileceğimiz…
“Keşke babam sağ olaydı”, “annem burada olsaydı”, “ bunu hocama danışabilseydik” diye cümleler kurarız arkaları sıra.
Keşke…
Gökkuşağını görmek için, bir dahaki yağmuru beklemek zorunda kalmasaydık.
Abdülbaki Kömür / ElifElif “Müslüman Kadının Şahsiyeti” Kış Sayısı (2015-1436)
Elifelif İrt: (0212) 616 49 17 – 0542 482 56 76
Comments are closed