Kadına şiddetin, taciz ve tecavüzlerin çokça konuşulduğu şu günlerde feministlerin ve aydın geçinenlerin ikiyüzlülüğünden bahsedeceğim.
Kadına şiddetin en feci halini anlatan bir kitap: “Sapıklığın İğrenç Tonları” diyelim (İsmini yazmayacağım, duymayanlar için reklam olmasın). Kitap bizim ülkemiz de dahil 39 ülkede yayınlanmış ve toplamda 100 milyondan fazla okunmuş. Bu kitap ülkemizde de üç yıldan beri en çok satanlar listesinde. Geçen hafta da kitabın filmi gösterime girdi. Filmin biletleri daha gösterime girmeden vizyona giren ülkelerde toplam 3 milyon satılmış. Ülkemizde de ilk üç günde üç yüz bin kişi izlemiş.
Filmin önce yazarından bahsedeyim: Yaşı elliye dayanmış, evli, iki çocuk annesi bir İngiliz kadın bir gün oturmuş ( yıl 2012) hayallerindeki erkeği ve sapkın cinsel arzularını yazmış. Yazar “Bir orta yaş krizinin tam eşiğindeydim. Tüm fantazilerimi yazıya döktüm ve ortaya bu çıktı” diyor. Kitap acayip bir ilgi görüyor. Bu ilgiye kitabın yazarı da çok şaşırıyor.
Yazar bir Türk gazeteciyle yaptığı röportajda “Demek ki tek sapık ben değilmişim” diyerek kitabının ilgi görme sebebini itiraf ediyor. Kadın, bakıyor sapık çok, hemen kitabın ikincisini, üçüncüsünü de yazıyor. Hepsi de çok satılıyor.
Kitap, üniversite öğrencisi genç bir kızın, çok zengin bir adamın gönüllü seks kölesi olmasının hikayesini anlatıyor. Adam, pahalı hediyelerle kadınları tavlayan, onlara efendi-köle anlaşması imzalatarak cinsel istismarda bulunan; kırbaç, kelepçe gibi pek çok aletle işkence eden, kadının iple el ve ayaklarını bağlayarak tecavüz eden sapık ruhlu biri. Fakat özel uçağı olacak kadar zengin olduğu için sapıklığı kadın okurları rahatsız etmemiş belli ki. Bir gün karşısına çıkan üniversite öğrencisi kıza da kölesi olmasını teklif ediyor. Fakat kız başrol oyuncusu olduğu için filmin yapımcısına göre, onurlu bir kız (!). Bu yüzden pahalı hediyeler için değil; adama tutulduğu için (tabii biraz romantizm olmazsa kadınlara okutamazsınız kitabı) adamın kölesi olmayı kabul ediyor. Efendi-köle anlaşmasını da imzalıyor. Adam kıza çok kaba davranıyor ve çeşit çeşit işkenceler ediyor. Kız ona “efendim” diye hitap ediyor ve adamı yere diz çökerek karşılıyor. Avrupalı kadınlar ve bizim modern kadınlarımız, bu hikayeye bayılıyorlar.
Çok ilginç değil mi? Bu kitaba ve kadın bedeninin cinsellik üzerinden istismar edildiği efendi-köle, hakimiyet-teslimiyet, sadizm-mazoşizm ilişkisi anlatan bu porno filme ülkemizde de erkeklerden çok kadınlar bayılmış. Filmle ilgili eleştirileri okudum, filmi izleyip beğenmeyen çok erkek var:
“Tek kelime ile sapıklık. Filmin yarısında çıktım. Filmi beğenen psikopattır, sadisttir”, “Bu film bana yoldan geçen kadınlara tecavüz etme duygusundan başka bir şey vermedi, iğrençti” diyen erkekler var.
Bunun yanında filmi izleyen kadınların çoğu beğenmişler. “İkinci kitabın filmini sabırsızlıkla bekliyoruz” demişler. Bu da ilginç!
Kitapların, filmlerin insanları etkilemediğini iddia edenler, bu filmle ilgili gerçek verilere bir baksınlar:
Kitaptan sonra cinsel şiddette kullanılan aletler, sadece o ürünlere özel dükkanlardan çıkmış, birçok mağazada satılmaya başlamış.
Amerika ve İngiltere’de hırdavatçılarda ip satışında patlamalar yaşanmış.
Araba bagajında özel işkence aletleri ile gezen kadınlar artmış.
İngiltere itfaiyesi filmin vizyona girmesinden hemen önce alarm durumuna geçmiş, kitap çıktığından beri pek çok vaka ile karşılaştıklarını, filmle kazaların çok fazla artmasının beklendiğini söyleyerek uyarıda bulunmuş, yaralanmalar için telefon numarası vermiş. Bir itfaiye görevlisi “Kitap çıktıktan sonra her gün birden fazla yüz kızartıcı duruma müdahale etmek zorunda kaldıklarını” söylemiş.
Kitabı okuyan kadınlar üzerinde yapılan bir araştırmada kitabın kadınlarda davranışı değiştiren kişilik bozulmalarına sebep olduğu görülmüş.
Araştırmaya katılan kadınların yüzde 25 inin kendine kaba davranan erkekleri daha çekici bulmaya başladığı, yüzde 65 inin daha çok içmeye başladığı belirlenmiş.
Kitabı okuyan kadınlarda yeme-içme bozuklukları çok görülüyormuş.
Kocası kitaptaki fantezileri yapmıyor, diye boşanma davası açan kadınlar olmuş.
Filmdeki kadının dayak yediği sahneyi, kadınlar, dayağı erkeğin kadına sevgisini göstermesi olarak yorumlamışlar. (Ne günlere geldik!)
Kitaptaki işkenceleri yapmaya çalışan bir adam sevgilisinin ölümüne sebep olmuş.
Ve işin en ilginç tarafı da böyle iğrenç bir filme, bizim feministlerden bir itiraz gelmemesi. Çok araştırdım, ne kitaba ne filme ciddi bir eleştiri göremedim. Ne feministlerden, ne aydın geçinenlerden, ne de kadın hakları savunucularından… “Kocanız size sesini bile yükseltemez, psikolojik şiddete girer, hemen şikayet edin” diyerek kadınları gaza getiren feministler, tecavüze teşvik eden, kadın şiddetini destekleyen bu film karşısında hani şimdi neredeler? Kendileri için bir kırbaç almaya mı gittiler yoksa?
“Erkek evde reis olmalı” dediğim, dinimizin emrini söylediğim için, erkek iktidarını destekleyip kadınların ezilmesine bir sebep de beni göstermeye utanmayan sözde aydıncıklarımız, feministçiklerimiz bu filmde niçin susup kaldınız gerçekten merak ediyorum.
Film ve kitap bazı ülkelerde yasaklanmış. Fakat bizde serbest, bizde her şey serbest.
Kaç günden beri tecavüz konuşuluyor, kadınların tacize uğraması konuşuluyor. Neden kimse bu iğrenç kitaplardan ve gösterimdeki filmin etkilerinden, zararlarından bahsetmiyor? Kimse ayaklanmıyor? Kim bilir kitap ve filmden sonra kaç tecavüz yaşanmıştır?
Bence bu film ve kitapların özellikle kadınlar tarafından neden bu kadar beğenildiği, milyonlarca kadının neden okuduğu ve toplum üzerindeki etkileri her açıdan sosyologlar, psikologlar tarafından incelenmeli. Bu konuyu yok sayamayız.
Güçlüyüz, ayaklarımızın üzerinde duruyoruz diyen, erkeklere hükmetmeye meraklı kadınlar, nasıl oluyor da despot, kaba bir adamın bir kızı köle yapmasının hikayesine bayılıyorlar?
Sema Maraşlı‘nın Vahdet Gazetesi‘nde yayımlanan 23 Şubat 2015 tarihli yazısıdır.
Comments are closed