Dün ne yediğimizi, geçen hafta nerede olduğumuzu, ne yaptığımızı bile unuturken yıllar önce olan önemsiz bir olayı ayrıntılarıyla hatırlayabiliriz. Şöyle bir düşünün, hatıralarınızın ve öğrendiklerinizin çoğu hangi zamana ait? Çocukken yaşadıklarımızı, öğrendiklerimizi seneler geçse de unutmayız. Bir yaşlının, bir yetişkinin beyninden farklıdır çocuk beyni. Çocuk unutmaz, çocuk ayrıntıya önem verir. Çocuk bizim fark edemediklerimizi fark eder, çocuk olayları bizden farklı şekilde yorumlar, çocuk çabuk öğrenir, öğrendikleri genelde kalıcı olur. Bu nedenle çocukken yaşanılanlar, öğrenilenler çok önemlidir. Bizim o anda farkında olmadığımız bir davranışımız, çocuk beyninde farklı bir şekilde işlenip seneler sonra hiç beklemediğimiz bir şekilde ortaya çıkabilir. Bu ortaya çıkış, kimi zaman hoş bir şekilde olsa da genelde istenmeyen bir şekildedir.
Sadece sempatik görünüşünden ötürü bir çocuğun başını okşasak bir defa, bir kez gülümsemiş olsak o çocuk bizi iyi insanlar listesine alır ve ona göre davranır. Farkında olmadan bir çocuğun oyuncağını kırmış olsak o çocuk da büyüyünce bizim oyuncaklarımıza (!) zarar verir. Çocuğa karşı her söylediğimiz, her yaptığımız hayati önem taşır. Normalde bir düşünüp bir söylüyorsak çocuğa karşı bin düşünüp bir söylemeli, bin düşünüp bir hareket etmeliyiz. Maalesef bu konuda çok hatamız var.
Acele bir yere yetişmeye çalışırken oğlum, önünden geçtiğimiz camiye girip namaz kılmak isteyince ilerisini düşünemeden o anı geçiştirmek için “Daha ezan okunmadı, ezan okununca gideriz.” dedim. O gün bilinçsizce söylediğim bu söz, oğlumun aklına “Sadece ezan okunduktan sonra camiye gidilir.” fikrinin yerleşmesine neden olabilirdi. Yaptığım hatayı fark edip “Aslında ezan okunmadan da camiye gidilir, her zaman namaz kılabiliriz ama şimdi bir yere yetişmemiz lazım.” diyerek düzeltmeye çalıştım. Bazı hatalarımı fark edip düzeltmeye çalışsam da bazen hatamı sonucunu görünce fark ediyorum.
Oğluma yemeğini bitirince “Elhamdülillah” demesini öğretmeye çalışıyordum. Bir gün sofrada Allah’ın verdiği yiyecekleri saydık ve “Elhamdülillah, Allah ne güzel, ne çok yiyecek vermiş.” deyince oğlum “Elhamdülillah deme!” diye bağırmaya başladı. Sonradan anladım ki daha doymadığı ve yemeye devam etmek istediği için kızıyormuş. Bilmeden ona sadece doyunca “Elhamdülillah” denileceğini öğretmişim.
“Daha küçük, büyüyünce düzelir.” mantığı çok mantıksız. “Ağaç yaşken eğilir.” sözünü hepimiz biliriz ama pek azımız uygularız. Yanlış öğrenilen bir bilgiyi, davranışı düzeltmek, hiç bilmeyene öğretmekten daha zordur. Çocuğumuz küçükken yarım yamalak ettiği küfürlere gülüyorsak büyüdüğünde küfürbaz bir delikanlı olmasına kızmamalıyız. Kızımızı açık saçık giydirip makyaj yapıyorsak büyüdüğünde tesettürüne dikkat eden, iffet abidesi bir hanım olmasını bekleyemeyiz. Çocuğumuz başkasının malını habersiz alıp eve getirdiğinde ona kızmamışsak bir hırsızın annesi-babası olmaya hazır olmalıyız. Daha evliliğin ne anlama geldiğini bile bilmeyen oğlumuza “Bu abla güzel mi? Bu ablayla evlenmek ister misin?” gibi seviyesiz sözler söylüyorsak çocuğumuz zina gibi büyük bir günaha bulaştığında “Bu çocuğun ahlakını kim bozdu?” diye suçlu arayışına çıkmamalı, suçluyu bulmak için aynaya bakmalıyız.
Her davranışımızı, her sözümüzü kontrol edecek kadar güçlü bir irademiz olmasa da önemli konularda daha dikkatli davranalım. Kişiliğin şekillendiği, öğrenmenin en hızlı ve en kalıcı olduğu zamanları iyi değerlendirelim. Büyüdüğünde nasıl olmasını istiyorsak küçükken öyle davranalım, öyle davrandıralım. Tedbir bizden, gayret bizden, hüküm Allah’tan. Biz elimizden geleni yapalım da çocuğumuz kötü olsa bile bizim hatalı eğitimimiz yüzünden olmasın. Defalarca hacca gitmiş, kendini bildi bileli namaz kılan biri olarak cenneti hedeflerken amel defterimizde zina, hırsızlık vb. aşağılık suçların yazılı olduğunu görüp şaşırmayalım. Kendi günahımız azmış gibi bir de çocuklarımızın bizim hatalarımızdan dolayı girdiği günahları yüklenmeyelim. Ya hayır söyleyelim ya susalım. Güzel örnek olan, güzel ahlaklı insanlardan olalım inşallah.
Medine Yeşildağ‘ın Yazısının Devamını Elifelif “Dil Özel Sayısı”ndan (Güz/2013-1434) Okuyabilirsiniz. Kaçırmayın!
Elifelif İrt: (0212) 616 49 17 – 0542 482 56 76
Comments are closed