SORU: Hocam, şimdi sizin aile ile ilgili sohbetinizi dinlerken şeriata göre çocuklara 10 yaşından sonra hafifçe vurulabilir dediniz. Benim 2 ve 4 yaşlarında 2 oğlum var. Çok yaramazlar, sabır göstermeye çalışıyorum ama bazen neredeyse sizin dediğiniz gibi başımdan dumanlar çıkıyor, bir iki bacaklarına ya da popolarına vuruyorum. Bu gerçekten günah mı? Nasıl davranmam gerek? Sizin sohbetlerinizi yeni keşfettim ve çok istifade ediyorum. Allah razı olsun. Selamun aleyküm ve rahmetullah.
CEVAP: Değerli hanımefendi, Allah’ın insan makinesi. Anneliğinizi tebrik ederek söze başlamak istiyorum. Annelik bir cihattır. Allah Teala’nın bütün zamanlarda, bütün kadınlara açtığı bu kapıdan geçmek büyük bir nasiptir. Annelik, her dakikası ibadet gibidir. Elbette kolay değildir. Çetin bir emekten sonra Allah Teala, büyük bir sevap vermektedir. Ne kadar sabrederseniz o kadar kazanacaksınız. Çocuğunuza her kaldırışta o büyük sevap kaynağından birazını azaltıyorsunuz.
Sabır yolunu biraz daha koşun. Ve en gergin olduğunuz zamanlarda bulunduğunuz odanın kapısını kapatın. Siz yıllar sonra mezarda iken, doğurduğunuz o çocuğun bir seccadenin başında sizin için istiğfar edip dualar ettiğini ve meleklerin anında size bunu bir ikram olarak getirdiklerini düşünün. Biri şehit olup sizi şefaate erdireceğini anı düşünün. Onlardan birinin Kur’an hizmetleri ile sizi ve babasını ihya ettiğini düşünün. Sonra da yaşlı bir hâlde iken onların eline bakmak zorunda kalabileceğiniz anı düşünün. Her tokat, sizin için bir kayıptır. Elbette çok sinirleniyorsunuz. Niye sizin çocuğunuz yaramazlık yaparken komşunuz kızmıyor da siz kızıyorsunuz. Çünkü kazanacak olan sizsiniz. Kaybedecek olan da sizsiniz. Bunun için de şeytan sizi ezmeye çalışır. Bırakın çocuklarımız bizi delirtsinler. Bırakın onlar için eriyelim. Allah görmüyor mu? Melekler saymıyor mu? Ne kaybederiz ki? Dövünce düzeliyor mu çocuklar? Kendinizden soğutmayın. İki yaşında çocuk, kendisini döveni izler. Her tokat da onun gözündeki sevecenliğiniz, anneliğiniz biraz azalır. Git gide siz onu evlatlıktan uzak görürken o da sizi annelikten uzak görür.
Siz annesiniz. Kesinlikle ardından üzülürsünüz. Bu da kendi kendinizi üzmeniz demektir. Tesbihata alışın. ‘Lâhavle velâ kuvvete illa billah’ demeye alıştırın dilinizi. Çok sinirlenince Ayetelkürsi’yi okuyun. Daha da rahatlayamazsanız, çocukların bulunmadığı bir odada biraz ağlayabilirsiniz. Ağlamak, insanın tesellilerindendir. Çokça dualar edin. Çocuklarınızı salih kullara götürün, onlar dua etsinler. Özellikle boş konuşan, ahiret ile teselli olmayı bilmeyen arkadaşlarınızdan uzak durun. Sabır âyetlerini ve tefsirlerini okumaya çalışın. Çok çocuk doğurmuş ve doğurmayı cihat olarak görmüş mücahide hanımlardan nasihatler alın. İki çocukla kendinizi daraltmayın. Allah’ın yaratmasına engel olmayın; bir kaç çocuğunuz daha olsun. Bunları rahat karşılamaya başlarsınız.
Sabredin. Çok geçmez, yavrularınızın koca bir delikanlı olduklarını görürsünüz. Bu günler, sıkıntılar hep unutulur. Onları karşınıza alır, bu günleri tatlı bir hatıra olarak konuşursunuz. Ama sabretmezseniz yine onlar yapacağını yapacak siz sadece küp çatlatan sinirimizle kalacaksınız. Ama şeytan, kesinlikle kazanacak. Biraz bekleyin, çocuklar rahatlasın. Yarına bakın. Karşınızda Kur’an okuyan, Allah diyen çocukları hayal edin. Ertesi güne bakın. Gözünüzü iyi açın bakın: Koltuklara gerilip de Allah’ın cemalini seyre daldığın anı düşün. O muhteşem anı beraber olacağın eşini, çocuklarını düşün. Değmez mi? Değmez mi o lezzete?
Dualar edin. Kendinize, eşinize, çocuklarınıza ve bize… Çok dualar edin anneler! Boş kalmasın diliniz.
Comments are closed