Soru: Selamünaleyküm hocam. Hocam sorum, ana babaya saygı konusuyla alakalı. Babam hem anneme hem kardeşlerime hem de bana çok zulmediyor. Ben 22 yaşındayım. Bugüne kadar babamdan neredeyse hiç maddi destek görmedim. Lakin üç beş kuruş verince de bundan dolayı bana ve kardeşlerime sitem ediyor. Dilinde sürekli küfür. İki kelimesinden biri küfür. Üstelik sadece bize değil, dine, kitaba, kadere ve Allah’a küfürler ediyor. Biz ona, aile işlerimizde yardım etmek istiyoruz. Fakat yardıma gittiğimizde burnumuzdan getiriyor. Bizi sürekli azarlıyor. Bize pek vurmuyor ama lise 3’ü bitiren küçük kardeşime çok küçük bir sebepten dolayı tokat atmış bugün. Hocam artık dayanamıyoruz. Ne yapacağımızı şaşırdık. ‘Uf’ bile demeyin ayetine uymakla mükellefiyetimiz devam eder mi bu durumda dahi hocam? Elimiz ayağımız birbirine dolaştı, artık sabredemez olduk. Lütfen bize bir çıkar yol gösterin hocam. Ellerinizden öperim. Selamünaleyküm.

Mektup: Aleykümselam. Kardeşim,

Bu saydıklarınızı daha da artıralım, biraz daha artıralım. Koca bir kötülük ve zulüm dosyası çıksın karşımıza. O, zulmünü anlattığın adam yine senin ‘baban’ olarak anılacak. Sen ölüp yeniden başka bir insanoğlu olarak yaratılmadıkça o senin babandır. O, ‘uf bile deme!’ emri de karşında duracak. Böyle değil mi? Sana başka bir örnek üzerinden anlatayım:

Belli bir engelle doğan insanlar ne yapıyorlar? Bebekken, beş yaşında iken, yirmi yaşında iken, elli yaşında iken; ne yapıyor, nasıl yaşıyorlar? Dertlerini bir kenara koyabiliyorlar mı, kimselere dert şikâyetinde bulunabiliyorlar mı? O dert onlarla doğup onlarla yaşıyor ve ancak onlarla ölüyor. İşte sen ve babanla yaşadığın derdin böyledir. Şimdi diyeceksin ki: Zaman zaman doktora gidip tedavi olduğu oluyor onların. Ben ise ne atabiliyorum ne tutabiliyorum! Tamam, sen de zaman zaman tedavi olur gibi dinlenebilirsin. Babanla kesişme noktalarını azalt. Babandan istememeyi ilke edin. Ona vermeye hazır ol. Bir gözünü, bir kulağını kullanma ona karşı.

Annenin kıymetini bil. Babanın yaşlılığında sana nasıl kanat indireceğini hatırla. Derdinle neden kavrulup duruyorsun ki? Derdinden büyük ol ve ezilme. Baban kabalık yaptıkça sen nezaket göster, o ezilsin. O kabalık sen nezaket, o kabalık sen nezaket… Sonunda, insanlığı kazanan sen ol. Allah’ın rızasını kazanan sen ol. Yüreği kuş gibi hafif olan sen ol. Ver üç günü al ebediyeti. Bırak bardaklı suyu al Kevser’i. Böyle değil mi gerçek? Şimdi siz, kardeşler olarak bir araya geldiğinizde, zaten var olan dertlerinizi kaynatıp duruyorsunuzdur herhâlde. Onun yerine kendinize dışarıdan gündemler oluşturup onunla rahatlasanıza!

Güzel kardeşim, Yok bunun çaresi. Sabretmek ve kazanmak, sadece bu var. Kimi engelli yaratıldı, öyle yaşıyor. Siz de öyle bir babadan yaratıldınız, öyle yaşayacaksınız. Burnunuzun dibine değil, cennetlerin görüldüğü ufuklara bakın. Daraltmayın kendinizi. Biz dertsizlik dünyasında mıyız ki, hayal kuracağız. Dertsizlik diyarına gideceğiz ve bu dertler biiznillah tatlı hatıralara dönüşecek o zaman.

Ve hayır dua edin sürekli. Kendinize dua edin. Annenize dua edin. Babanızın ıslahına dua edin. Açın ellerinizi ki, boş kalmayasınız. Hiç merak etme, hiç mi hiç; seni ve babanı gören bir Allah’ın kulusun sen. O yeter sana. O’na emanet ol.

Selamünaleyküm.

Nureddin YILDIZ

Facebook

Twitter

Instagram

YouTube

Kaynak: Fetva Meclisi

Categories:

Comments are closed