Hadi gel,

 

Gidelim.

 

Ayağın değmeden arşınladığın, görmeden yollarını bellediğin şehre… Yeryüzünde gerçekleşen İsra yolculuğunun sonu, gökyüzünde gerçekleşen Miraç yolculuğunun başı; Mescid-i Haram’ı Mescid-i Aksa’ya bağlayan şehre…

 

Gidelim.

 

Ağaçlarını gözyaşlarınla suladığın, belki de ömrünün bereketi Kudüs olan asırlarca yaşayan zeytin ağaçlarının asırlara şahitlik ettiği tepeye, Tur Dağı’nın kardeşine…

 

Uyanışıyla dağları inleten, kıyamıyla gökleri gürleten; şehidiyle, şehadetiyle kalpleri titreten, zindanları diriliş bahçemiz olan mabede.

 

Gidelim.

 

Ömer radıyallahu anhın anahtarını almak için Medine’den sefere çıktığı topraklara… Bilal-i Habeşi radıyallahu anhın “O’nsuz sallallahu aleyhi ve sellem okuyamam.” dediği ezanı bir kez daha okuduğu mescide… “Muhammed’un Resûlullah” derken sesi titreyen Bilal’in bastığı, Sa’d b. Ebu Vakkas’ın radıyallahu anhın gözyaşlarını düşürdüğü, sahabenin hüzünlenip sele çevirdiği topraklara…

 

Kadı Muhiddin b. Zekiyyuddin’in ikinci fetihten sonra “Böylece zulmün kökü kesildi.” diye başlayan hutbeyi okuduğu mescide. Yusuf bin Eyyûb’ü Selahaddin Eyyûbi yapan topraklara.

 

Gidelim.

 

Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin “Beyt’ül Makdis” demeyi sevdiği o mukaddes şehre… Allah’ın ikinci evi olan Beytullah’a…

 

İnsanın nefsinden ruhuna miraç ettiği o altı kazılan sokaklara. Sanki gökte yapılmış da yeryüzüne kondurulmuş gibi göğe en yakın şehre.

 

Gidelim.

 

İstanbul’dan Ramallah’a, Eriha’ya, Nablus’a, El Halil’e, Gazze’ye, Kudüs’e…

 

İsra Suresi’ne ayet olan, İbrahim kıssasına, Musa ve Süleyman kıssasına mekân olan peygamberlik ve bereket yurduna. Tarihe şahitlik etmiş taşlara.

 

Kudüs, demiştin ya hani. Hilaline güvercinlerin konduğu altın kubbe… Ve Aksa! Hem acımızın hem de tarihimizin nişanesi. Anlatmaya doyamadığın direniş öyküleri geçmişti avlusunda. Anladım ki geçmemiş. Geçememiş. Güvercinlerin kanadı kırılmış, direniş ise ağır yaralı. Görünürde bir şey yok lakin avluyu kan götürmüş. Aksa mahzun. Aksa tutsak.

 

Sen “Kudüs” demiştin ya hani. Gidelim. Ne olur gidelim. Sapıtmışların elinde acı çeken Kudüs’ün acısını dindirmeye gidelim. Adı anılınca başımız dönüyor ya biz orada kendimizi bulmaya gidelim.

 

ElifElif Dergisi – Sizden Gelenler / Büşra Çelik

Categories:

Comments are closed