Değişim, sürekli olması kaçınılmaz olan “değişmez” bir gerçektir hayatta. İnsan ve toplum değişmektedir. Hatta değerler bile nesilden nesile aktarılırken değişmektedir. Fakat her değişimin doğru olduğu söylenemez. Sosyal hayatta değişim olması gerçeği İslam’a zarar verecek şekilde olmamalıdır. Kur’an ve Sünnet’e, toplumun değerlerine ters düşmemelidir. İslam, her değişmeyi gelişme olarak kabul etmemiştir. Bu noktada Sünnet bize bir standart getirmiştir. Ashabı kiram Sünnet’in değişen şartlarda uygulanabilirlik tablosunu eksiksiz ortaya koyabilmişlerdir. Ümmeti Muhammed’in de amacı bu sahabe kıvamını yakalayabilmek olmalıdır.
“Muhakkak ki bir toplum özlerini değiştirip bozmadıkça, Allah da onların durumunu değiştirip bozmaz.” ayet-i kerimesi gereğince değişimin gerçekleşmesinde en etkin rolün insana ait olduğu görülmektedir. Değişen zamanda değişmeyen sorumluluklarımız vardır.
Sorumluluklarını ve heyecanını kaybetmemek ve esassız şeyleri esaslı şeylerden ayırmak şarttır. Müslüman izzetini bu şekilde koruyabilir.
İslam insanoğluna dünya ve âhiret saadeti kazandırmak, onu muhteşem intizama ulaştırmak için gereken kaideleri koyar ve bütün insanları bunlara uymaya davet eder. Her bir Müslüman’ın mutlu olmasından başlayarak toplumun huzurunu garanti eden hükümler ihtiva eder. Bu bakımdan İslam’ın anlayarak yaşanması büyük önem taşımaktadır.
İslam, Resûlullah sallahu aleyhi ve sellemin yaşadığı İslam’dır. Ümmeti Muhammed Sünnet’le diri kalır. Müslüman’ın hayatından Sünnet’in koparılıp alınmasına izin verilmemelidir. Sahabeler Resûlullah sallahu aleyhi ve sellemden sonra Müslüman kimliklerini muhafaza ettiler ve en ufak bir taviz vermeden hayatlarında herşeyi canlı tuttular. Bu seviyeye ulaşıldığında, örneği “ashap” tarafından gerçekleştirilmiş, mutlu insanların bulunduğu huzurlu, güçlü bir toplum oluşur. SÜNNET’İN YAŞANMA ORANI BİR TOPLUMUN İSLAM TOPLUMU OLMA YOLUNDAKİ DERECESİNİ GÖSTERİR. Sünnet’e uymamanın sonu da başka dinlerden etkilenmeye kadar varır. Nitekim Resûlullah sallallahu aleyhi ve selem: “Kim bir topluluğa benzemeye çalışırsa o, onlardandır.” buyurmaktadır. Bunun için tam bir uyanıklık ve şuur içinde olmak gerekir. Sünnet’in yaşanmasına engel teşkil eden her ne varsa tespit edilip mü’minin gündeminden çıkarılmalıdır. Şuan Sünnet’ten uzaklaşıldığı için çözümler üretme yoluna gidiliyor fakat bu çırpınış boşunadır. Bu çırpınışlardan biri; Ümmet şuurunu ortaya çıkaran güç olan günlerin sultanı Cumamızın yerini batının türettiği günlerle doldurup altını oymaya çalışmaktadırlar. Fakat bu beyhude bir çabadan başka bir şey değildir. Müslümanların kendilerine ait bir kültür yerine kâfir milletleri yansıtan kültürlere imrenmeleri için hazırlanmış şeytan tuzağı dememiz durumu net bir şekilde ifade etmemiz için yerinde olacaktır.
“Günlerin efendisi ve Allah katında en değerlisi Cuma günüdür.” Yıl içinde Ramazan ayı, geceler içinde Kadir Gecesi ne kadar önemli ise günler içinde Cuma günü de o kadar önemlidir. Müslümanlar olarak birlik ve berberlik içinde bulunmak düsturumuzdur. Bu birlik beraberliği ayakta tutan en büyük kaynaklardan birisi Cuma namazıdır ve kardeşlik ruhunun hayata geçirilmesi için büyük vesiledir.
Sarsılmaz, asla yıkılmaz bir kaledir. Cuma Suresi’nde yüce Allah bütün mü’minlere şöyle seslenmektedir: “Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah’ın zikrine koşun ve alış verişi bırakın. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır.”
Geçim telaşıyla oradan oraya koşmayı sorgulamak ve dünyaya “dur” demektir Cuma namazı. Koşmaktır hakikate nefes nefese. Fırsat bu fırsat diyerek bütün dünyayı bir kenara bırakabilmektir. “Tüm Müslüman kardeşlerimle Allah’la beraberim.” şuuruyla Müslümanların tek yürek olduğunu gösterip dünyaya haddini bildirmektir. “Şüphesiz Allah, Kendi yolunda, sanki birbirlerine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak mücadele edenleri sever.” Mü’minler iffetlerini korudukları gibi kardeşliklerini de korumalıdırlar. “Namaz kılındıktan sonra yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan nasibinizi arayın. Allah’ı çok anın ki kurtuluşa eresiniz.” ayeti gereğince dünya işlerine dönmeleri, bu işler sırasında Allah’ın adını hatırdan çıkarmamaları hatırlatılır. İşte bu, İslam’a damgasını vuran dengenin kendisidir.
Cuma, mü’minlerin bayramıdır. Mü’minler için bayram ne ise Cuma da odur. Nasıl bayram günü maddî manevî mutluluk, sevinç, ziyafet doruk noktasındadır, Cumalarımızda da aynı duygular ve heyecan zirvede olmalıdır. Bayram günlerinde yüzlerdeki ifade, kılık kıyafetteki farklılık hemen gösterir kendini. O gün tebessüm vardır simalarda. Bir başka çarpar yürekler. Cuma günü gibi mübarek bir gün için de kıyafetler özel olmalıdır. Kalp atışları hızlanmalı ve Cuma gününün farklılığını ortaya koyacak hâle bürünülmelidir.
Hiçbir çocuk yoktur ki bayram gününü dört gözle beklemesin. Cumalar da çocukların gözünde özlemle beklenen, çabuk gelmesini istedikleri bir gün olmalıdır. Bilinçlenme ve günahlardan arınma gününün ta kendisidir Cuma. Bu bilinci onlara evde her aile vermelidir. Sadece çocuklar mı peki? Tabi ki de bütün Ümmeti Muhammed Cuma gününü hasretle bekler kıvamına gelene kadar çaba sarfedilmelidir. Gece gündüz bu yolda yapılabilecekler için tefekkür edilmeli, gerekirse uykusuz kalınmalıdır. Çünkü doğumlar sancı ile gerçekleşir. Cuma bilinci söz ile değil hâl ile aşılanır. Herkes birbirine ayna olmalıdır bu noktada. Mü’min kimliğimize geri dönme hamleleri evlerde saklıdır. Evlerde mutedil, bir o kadar da muhabbet dolu sofralar kurulmalıdır. İçilen çayda bayram gecesinin rengi olmalıdır. Eşler kalplere sevinç bahşetmelidir. Tüm bedenin kimyası değişmelidir “Cuma” söz konusu olunca.
Cuma; yağmur gibi Ümmet’in üzerine rahmettir, berekettir. Susamış sinelerin, yanmış gönüllerin ilacıdır. Ancak bir mü’min olarak bunun şuurunda olunursa ondan istifade edilmiş olunabilir. Nasıl ki yağmursuz çorak kalır topraklar, ihya edilmemiş her Cuma günü de yürekler kurak kalır. Yağmur duasına çıkıldığı gibi Cuma’nın bereketinden nasibini almak için, bir dahaki Cuma’ya erebilmek için de devamlı dua hâlinde olunmalıdır.
Biz değişim rüzgârlarında sallanacak bir dal olamayız. Allah’a yaslanıp ve “Yardım et Rabbim Cuma günlerimizi diriltmek için yola çıkıyorum.” demek yeterlidir. Bundan böyle bir çiçekle baharın nasıl geleceğini, her birimiz çöllere düşen sahabeler gibi “Rabbim var benim.” deyip meydanlara çıkanlar gösterecektir.
Cuma günü; Perşembe günü akşam namazı vakti ile başlar. Cuma günü ikindi vaktinin bitimi ile sona erer. Bu bayram gününde:
1-Cuma gününe mahsus bir gusül abdesti alınır. Gusül ile beraber tüy ve tırnak temizliği gibi diğer temizlikler de yapılmalıdır. Cuma gününe mahsus olarak, güzel kokular kullanılmalıdır.
2- Cuma namazına kim ne kadar erken giderse sevabı da o kadar fazla olur. Önceden gidip zikir ya da başka bir ilmi faaliyetle meşgul olmak o günün azameti ile ilgili işlerdendir.
3- Cuma Hutbesi’ni dinlemek bir ibadet çeşididir.
4-Kimseye rahatsızlık verecek şekilde oturmamak önemlidir. Kötü koku, cep telefonu gibi dikkat dağınıklığına yol açan etkenlerin Cuma namazı esnasında verdiği rahatsızlık da Cuma kıvamını zedeleyen bir sıkıntıdır.
5- Cuma günü Kehf Suresi’ni okumak önemli bir sünnettir.
6- Cuma gününde duaların reddedilmediği bir İCABET SAATİ vardır. O saat, gün içinde gizlidir. İcabet saati mantığı da çokça istiğfar etmeyi, duayı ve zikri gerektirir.
7- Cuma gününün çok önemli farklılıklarından biri de o gün Peygamber aleyhisselama salavat getirmenin önemli olmasıdır. En azından on kere salavat getirmek o günün farkı olmalıdır.
Bütün insanlığın sulh ve selameti için; selamlaşmak, güler yüzle davranmak, elden gelen maddî-manevÎ yardımı esirgememek, hastaları ziyaret etmek, komşuları görüp gözetmek, hediyeleşmek gibi tatlı telaşları da Cuma gündeminden eksik etmemek gerekir. Böylece gerçek bayram olan Allah’ın cemalini seyretme şerefine erişilebilir.
Allah’a ne kadar hamd etsek azdır ki Allah Teâlâ her hafta bir cuma günü ihsan etmiştir. Bundan böyle Cumalarımızın kıymetini bilmek üzere Cuma günlerini, gözlerimiz ışıltılı beklemeye ve bu bayram günlerinin hakkını verecek şekilde değerlendirmeye karar verip değişim sürecine adım atmaya var mısınız?
Müyesser Parlak/ ElifElif “Bayram, Eğlence ve Tatil Ahlakımız” Yaz Sayısı (2015-1436)
Elifelif İrt: (0212) 417 7775 – (0212) 418 32 54
Comments are closed