08
Müslümanların durumu, yapbozun etrafa saçılan parçalarından çok daha vahim bir hâle gelmiş durumda. Kaybolan parçalarımızın sayısı ne bir ne de iki… Asıl tablonun ortaya çıkabilmesi için onlarca parçamız eksik durumda.

 
Rabbimiz, mü’minlerden yaşadıkları müddet içerisinde etrafa saçılmış, paramparça durumda olan ve ortaya çıkması gereken görüntünün bir araya getirilmesini istiyor.

 
Mesele, sadece yapboz parçalarının olmaması değil. Var olan parçaların da bir araya geldiğinde beklenilenden daha farklı bir resmi ortaya çıkarıyor olmalarıdır.

 
Allah, bizi böyle bir durumun içinde yaratarak yalnız “çerçevesi tamamlanmış” bir yapbozla asıl görüntünün verilemeyeceğini söylüyor. Bunun için dünyadayken mücadele edip etrafa saçılmış olsa da, aynı karenin içine sığmayacağı düşünülüyor olsa da dağılan parçaları bir araya getirebilmeliyiz.

 
Aynı anneden doğmuş kardeşleri ve aynı babanın evlatlarını yıllar birbirinden ayırsa da, aylarca biri diğerinin yüzünü görmese de, bir araya geldiklerinde tartışıp kavga etseler de içinde bulundukları dünya ne kadar büyük veya ne kadar küçük olursa olsun o dünyanın içinde en çok birbirlerine muhtaçtırlar. Kardeşin kardeşi aradığından farklı değildir mü’minin mü’mini araması.

 
Mü’minler birbirlerini itecek derecede birbirlerinden uzaklaşmış olsalar da içlerinde var olan iman, gün gelecek mıknatıs gibi bir araya gelmelerine vesile olacak. Aynı namazı kıldıkça aynı Rabbe iman ettikçe paramparça duruyor olmamız sadece durumumuzu kritikleştirecek.

 
Bizim dönemimizde Rabbimiz elimizin altına o kadar nimet sermiş, etrafımızı o kadar çok bollukla döşemiştir ki… Böyle yaparak elbette Rabbimiz’in bir bildiği vardır. Rabbimiz’in her şeyi bilerek yaptığına imanımız da asla şüphemiz bulunmamaktadır. Her şey bir imtihandır. Mü’minlerin elinin altına serdiği bu nimetler karşısında ne yapacağını ve tepkilerinin ne olacağını Allah görmek istemektedir. Bu nimetlerin her birine ulaşabilmek adına gözleri hiç doymayacak mı yoksa bu kadar kolay ulaştıkları nimetleri Allah yolunda mı kullanacaklar? Bunu test etmek istiyor Rabbimiz.

 
Rabbimiz vermiş olduğu bunca nimet içerisinde bizi imtihan etmektedir. Bizim imtihanımız, evimize ekmek gelmemesiyle değil evimizde olan fazla ekmeklerledir. Bizim imtihanımız, istediğimiz zaman bilgiye ulaşıp ulaşamamak değil saniyeler içinde istediğimiz bilgiye ulaşabilip o bilgiyi nasıl kullandığımızdadır. Bizim imtihanımız, telefonun yokluğu ile değil telefonun varlığı iledir.

 
Hiçbir dönem, hiçbir asır fitnesiz ve imtihansız geçmeyecektir. Rabbimiz “İman ettik.” dememizi sınayacaktır. Ve kimi zaman bu imtihanlar Ebu Cehil şeklinde karşımıza çıkarken kimi zamanda da internetimiz veya nefisimize cazip gelen bir şeyle olacaktır.
Hiçbir çağın fitnesi, “Bir diğerine göre çok basittir.” veya “O dönemin fitnesi daha hafiftir.” denecek cinsten değildir. Allah, her dönemde o çağın yaşayanlarının kaldırabileceği fitneyi onlara uygun görmüştür. Rabbi’nin kaderine teslim olmuş bir kul, her gün “Neden?” diye sorgulamak yerine “Rabbim bunu uygun görmüştür.” diyerek teslim olmalıdır.

 
Allah’ın, mü’minler olarak bizi yirmi birinci asırda yaratmış olmasında muhakkak bir hikmet olduğuna; Rabbimiz’in bize bu asrın fitnelerine karşı savaşacak dirayeti verdiğine inancımız, kendi kendimize kaldığımız zamanlarda dahi tereddüte düşmeyecek kadar kuvvetli olmalıdır, olabilmelidir.

 
Ne yaşadığımız çağı ne de içinde bulunduğumuz fitne kaosunu normal görmüyoruz. Ebubekir radıyallahu anhın da bulunduğu bir ortamda “Onlardan biri sizin ellinize denktir.” buyuruyorsa Efendimiz aleyhisselam eğer; bu zamanda yaşayan gencin nefis mücadelesi kolay değil, bu zamanın genç kızına cazip gelecek tesettür modelleriyle savaşması basit değil, bu asırda şeytanın kurmuş olduğu tuzaklar hiçbir zamanda da olmadığı gibi hafife alınamayacak kadar ciddidir. Çünkü biliriz ki şeytan, hepimizden çok daha eski ve çok daha tecrübelidir.

 
“Allah bizi bu kadar zor bir zamanda yarattıysa ona göre de değerlendirir.” gibi tehlikeli bir denklemi yapmak mü’mine yakışmamaktadır. Dünyada hayvanlardan insanlara kadar her şeyi en âdil şekilde yaratan ve onların geçimlerini sağlayan Rabbimiz, bunun da hesabını en âdil şekilde yapacaktır.

 
Allah kimseye kaldıramayacağı bir yük yüklemez. Sadece insan, bu sorumluluğu kaldıramayacağına inanır, o kadar.

 
Ahir zamanda yaşayan genç olmak, zora talip olmaktır. Biz istesek de istemesek de bu sınavı geçmek zorundayız.

 
Âlemlere rahmet olarak gönderilmiş bir Peygamber’in yanında cennetle müjdelenmiş arkadaşları varken “özlediğini” ifade ettiği kardeşlerinden olabilmek bir Müslüman’a ölene kadar dik durması ve kendisine yüklenen sorumlulukla gurur duyması için yeterlidir.

 
Biz mü’miniz ve imanımızın hakkını vermeliyiz. Zamanımızda gelişen fitneler, büyüyen imanımızı çürütmemeli ve eskitmemelidir.

 

Varlığını ve birliğini göremesek de iman ettiğimiz Rabbimiz, bu zamana uygun bulduğundan dolayı “Ahir Zaman Genci” olarak yarattı bizleri.

 
Yaptığımız ibadetler ve huşu ile her gün kıldığımız namazlarımız; ahir zamandaki yaşamımızı, başımıza gelen imtihanlarımız ve sınavlarımızın daha da kolay geçmesini sağlayacaktır biiznilllah.

 
İffetin yok sayıldığı, hayâ damarının çatladığı toplumun içinde Allah’ın fidanı olarak yeşermek ve etraftan gelen sert rüzgârlara rağmen başak misali hiç yıkılmadan toplanacağımız günü beklemek! Mü’minin işi, Rabbi’nin onu çağırdığı güne kadar ona verilen görevi en güzel şekilde yerine getirmesidir.

 
Uğraşmadan “Bu zamanda kolay değil, elimizden ne geliyorsa o!” deyip zamanı bahane olarak kullanmak yerine “Bu zamanın müjdesi başka bir asra, çağa verilmemiş. Buna nail olabilmek de her yiğide nasip olmaz!” diyerek mücadelesini çok daha fazla arttırabilmeli mü’min kul!

 
“Ahir Zaman” bizim için bir mucizedir ve bu mucizenin içinde yaşayanlardan olmak heyecanımıza heyecan katar.

 
Ahir Zamanın vahim gençlerinden değil Ahir Zamanın “ellisine denk olacak bir kişisi” olanlardan olmayı Rabbim nasip eylesin diye dua ederiz her miracımızda…

 

Hafsa Yıldız / ElifElif “Gençlik Özel” Kış Sayısı (2016-1437)

Elifelif İrt: (0212) 417 7775 – (0212) 418 32 54 

Categories:

Comments are closed