05

Kalbimiz, sadece fiziksel olarak bedenimizi canlı tutan bir organ değil şüphesiz. İmanı gür, canlı bir kul olabilmenin yegâne şartı günahlarla kirlenmemiş temiz bir kalp taşımaktır. Rabb’imiz’in bizde baktığı tek yerdir kalbimiz.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir hadis-i şerifinde: “Kul bir hata yaptığı zaman kalbinde siyah bir iz meydana gelir. Eğer kişi, o hatadan nefsini uzaklaştırır, af talep eder ve tövbede bulunursa kalbi cilalanarak (leke silinir). Bilakis, aynı günahı işlemeye devam ederse, kalpteki leke artırılır. Hatta bir zaman gelir, kalbi tamamen kaplar, işte bu durum Cenab-ı Hakk’ın: “Bilakis, onların irtikâp edegeldikleri, kalplerini paslandırmıştır” (Mutaffifin, 14) mealindeki ayette zikrettiği pastır.” buyurarak kafirlerin pas tutmuş kalplere sahip olduğunu ve istiğfarla temizlenmeyen mü’min kalbinin kâfir kalbine benzediğini işaret etmektedir.

Biz kalbimizle bu dünyada var olduğumuza göre günahlarla kirlenmiş bir kalp taşımak ahiretten önce dünyamızı yakacak şekilde yaşamak demektir. Bu yüzden günahlar ilk olarak dünyamızı etkilemektedir.

Fakat ahiretimizden önce dünyamızı etkileyen bir başka kavram daha mevcuttur. Günahların zıddına dünyamızı imar eden, günahlarla mücadelede önümüze ışık tutan, şeytana karşı bizi güçlendiren, Allah’a yaklaşmamıza vesile olan bu kavram ilimdir. Bu yüzden, Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem mü’minin ilimle bağının beşikten mezara kadar olması gerektiğini bizlere bildirmiştir.

Günahların hayatın her alanındaki olumsuz etkisi ilim için de geçerlidir şüphesiz. ilim ve günahlar birbiri ile ters orantılı olarak bizleri etkiler. Bu hususta İmam Şâfi rahmetullahi aleyhin kendisine Hocası İmam Malik’in tavsiyesi olarak: “Şüphesiz ki Allah senin kalbine bir nur bırakmış; sakın ha, bu nûru günah karanlığı ile söndürme” dediği nakledilir. İmam Şâfi rahmetullahi aleyhin hafızasının son derece güçlü olduğu, fotokopi makinesi gibi bir sayfayı bir kere okumasının o sayfayı ezberlemesine yettiği hatta bir sayfayı ezberlerken ezberledikleri karışmasın diye eliyle diğer sayfayı kapattığı bilinmektedir. Buna rağmen hafızasının zayıflamasını hocası Vekî bin Cerrah rahmetullahi aleyhe şikâyet eden İmam Şâfi, ondan aldığı tavsiyeleri şu şekilde beyitlere döker:

شَكَوتُ إِلَى وَكِيعٍ سُوءَ حِفظِي فَأَرشَدَنِي إِلَى تَركِ المَعَاصِي
وأخْبَرَني بأنّ العِلمَ نورٌ ونُورُ اللهِ لا يُهْدَى لعاصِي

“Hafızamın kötülüğünü şikâyet ettim Veki’e,
Yönlendirdi beni günahların terkine.
‘İlmin bir nur’ olduğunu bana söyledi,
‘Allah’ın nuru asiye verilmez’ dedi.”

Günahlarla ilmin bir arada bulunamayacağını, günah lekeleriyle kararmış bir kalbe Allah’ın nurunun giremeyeceğini te’kid eden bu sözlerden de anlaşılacağı gibi ilmin bereketini görmek isteyen bir kişinin haramlardan uzak durması gerekmektedir. İbn Mes’ud radıyallahu anh da şu sözüyle günahların hafızayı nasıl etkilediğini beyan etmektedir: “Benim kanaatime göre insan bir şeyi unuttuğunda eski günahlarından birine baksın.”

Mü’minin hayatı boyunca ilim yolcusu olması gerekiyorsa bu yolculuğunu en çok etkileyecek olan faktör günahlar olacaktır. Bu yüzden günahın büyüğü ve küçüğü gibi bir ayrım gözetmeksizin haramlardan uzak durma gayretinde olması elzemdir. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bu konunun önemini Ümmet’ine şöyle bildirmiştir:

“Günahları küçümsemekten sakının! Küçümsenen günahlar, vadinin ortasına konaklamış bir topluluğun durumuna benzer ki o topluluktan her kişi, küçük birer çalı-çırpı getirir. Neticede bu getirilen çalılar, o topluluğun ihtiyacı olan yiyeceklerin pişirilmesine yetecek bir yığın oluşturur. Günahları küçümsemek, sorumlu tutulması halinde sahibini helâk eder.”

Âişe radıyallahu anha demiştir ki Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana hitaben şöyle buyurdu:

“Ey Âişe! Günahları küçümsemekten sakın. Zira Allah adına onların (her birinin) bir takipçisi vardır.
Peygamberler hariç hiçbir kul hatasız olmayacağından Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bu hadis-i şeriflerde bizlere insanı yakan asıl hatanın günahların küçük görülmesi olduğunu bildirmekte, kendisinin günde en az yüz defa istiğfar ettiğini söyleyerek bizleri istiğfara teşvik etmektedir.

Buna karşılık bizim günahlara, “bu devirde olur o kadar, herkes aynı durumda, yapmayan mı var, artık zaman değişti” vb. şekillerde bakışımız, bizleri haramlara daldıracak böylece ilim nimetinden mahrum kalmamıza neden olacaktır. İlimden mahrum kalmak ise Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin bizlere bildirdiği üzere helâk olma sebebidir. Bu mahrumiyeti sadece ilmin yokluğu olarak anlayamayız. Çünkü İlimle iç içe olmasına rağmen ilimden bir bereket göremeyen bir toplum için ilmin varlığından da söz edilemeyecektir.

Allah’ın bizleri ilimden mahrum bırakan günahları elbette sadece içki, kumar, faiz olarak sınırlandırmayız. Herkesin bulunduğu konuma göre imtihanı farklı olacaktır. Sürekli ilimle meşgul olan bir ilim yolcusunu Allah cinayet işlememiş olmasına göre değerlendirmeyecektir. Vakit israfı, öğrenilenlerle amel edilmemesi, ilmin zekâtının verilmemesi, gıybet, harama bakmak vb. hususlar da önemsenmeyen günahlardandır. Çünkü Rabb’imiz herkesi bulunduğu konum şartlarındaki günaha düşüp düşmediğine göre değerlendirecektir.

Hepimiz Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin emri gereği ölene kadar ilim yolcusu olmaya mecbur olduğumuza göre bu yolculukta bizi yarı yolda bırakacak olanın günahlar olduğunu unutmadan yol almak zorundayız. Bu günah muhasebesini da konuştuklarımız, istediklerimiz, yaptıklarımız, eğlence anlayışımız, insan ilişkilerimiz, hayran olduklarımız, vakit geçirdiklerimiz, tövbe edip etmediklerimiz üzerinden yapmamız gerekmektedir. Çünkü zina etmemiş, içki içmemiş olmak günahlarla kararmamış bir kalbin teminatı olamaz.

 

Ayşe Aksoy/ ElifElif “Ailede İlim Özel” Bahar Sayısı (2015-1436)

Elifelif İrt: (0212) 417 7775 – (0212) 418 32 54 

Categories:

Comments are closed