SORU: Hocam, bir arkadaşımın sorusunu iletmek istiyorum: Bir koca, hanımından her gün, hatta günde 2-3 defa birlikte olmayı isteyebilir mi? Haftada üç güne tamam dediği halde eşi, her gün zorluyormuş. İki ufak çocukları olduğu için bayan çok yoruluyor ve çoğu zaman eşine ‘hayır’ demek zorunda kalıyormuş. Eşi de, ‘sen bana karşılık vermediğin için cehenneme gideceksin!’ diyormuş. Bunun yanında ayrıca eşi kendisine çok sinirli davranıyor ve çok hakaret ediyormuş. Siniri geçince de hiçbir şey olmamış gibi davranıyormuş ama, “ben hiçbir şey olmamış gibi davranamıyorum” diyor. “Haftada üç defadan fazlasına yok dersem, günaha girer miyim?” diye soruyor kendisi.
CEVAP: Eşler arasında birbirlerine karşı anlayışın gerekliliği kadar ‘anlayış gerekmeyen bir yer’ neredeyse yok gibidir. Çünkü bir anlayış ve idare etme olmadıkça eşlerin mutluluk yakalamaları zordur. Tek taraflı da olsa anlayış göstermek önemli bir mesafedir. Bu anlayış kıtlığının iyi gitmeyen bir sonu gösterdiğini, maalesef söylemek zorundayız.
Eşler arasındaki en önemli ve en etkili ilişki, yatak odası ilişkisidir. Zira eksikliği başka türlü telafi edilemeyecek yegâne eksiklik, yatak odasında ortaya çıkabilecek eksiklik olarak karşımızda durur.
Bir erkeğin yıllık yatak odası ihtiyacının yüz ile yüz yirmi arasında olduğu söylenebilir. Kadın için de bu rakam böyledir. Bunu şöyle anlayabiliriz:
Bir erkek, her yıl dengeli bir şekilde yaklaşık yüz defa yatak odasını başarılı bir şekilde kullanmalıdır. Bu kullanımda ‘başarı’ şuna diyoruz. Bir defa, süre olarak kırk dakika ile bir saat arasında bir zaman bu işe tahsis edilmelidir; başlangıcı ile bitimi arasında bu kadar zaman bulunmalıdır. Erkek veya kadından birisinin aceleciliği, isteksizliği, zoraki cevap vermesi gibi nedenler başarısızlık nedenleridir. Bilhassa kadının isteksizliği, gereksiz görmesi erkeğin de sempatik olmayan bir ortamda bulunmak durumunda olması gibi bir sonuç doğurur. Birbirlerinin uyku ihtiyacına, günlük yorgunluklarına, ihtiyaç hacimlerine, zevklenme ve yararlanma durumlarına dikkat etmeleri, sözünü ettiğimiz ‘anlayış’ kapsamında kalmaktadır.
Kadınların özellikle erkekleri, yatak odası konusunda anlayış kıtlığı ile itham etmeleri bilinen bir durumdur. Bir de genel bir algılama olarak, erkeğin yatak odasını abarttığı, kadınların pek buna ihtiyaç hissetmedikleri vehmi vardır ki bu tamamen hatadır. Allah Teâlâ erkek kadar kadını da yatak odasında huzur bulacak kıvamda yaratmıştır. Kadınların, bunun aksini iddia etmeleri yani, bir ihtiyaçları olmadığı hâlde sadece erkeklerin gönlü olsun diye yatak odasını kullanmayı kabul ettikleri görüntüsü sahtedir. Her şeyden önce fıtrata aykırıdır. Kadın da erkek kadar şehvet taşır. Ama bu şehvet daha geç hareketlenir veya daha az kendini gösterir; bu ayrı bir meseledir. Allah Teâlâ’nın evliliği ‘huzur kaynağı’ olarak göstermesini sadece erkeklerin huzuru için konmuş bir kural gibi görebilir miyiz? O zaman kadınlara ne getirmiş olacak evlilik?
Bunlar normal şartlarda bir erkek ve kadın için söylenebilir şeylerdir.
Özel şartlarda ise mü’min bir erkek ve mü’mine bir kadın, insaf ve merhameti ile davranmayı bilmeye mecburdur. Nerede bizim Allah korkumuz? Nerede ‘merhamet etmeyene merhamet edilmeyeceği’ne dair telakkimiz?
Kadının iki küçük çocuk bakması bir özürdür. Bünyesinin kaldırmaması bir özürdür.
Eğer kadında bir özür varsa, mesela bir kan değerleri düşüklüğü gibi sıkıntı varsa, kesinlikle doktora danışarak yatak odası için normal süreç raporu alması, eşlerin de ona göre hareket etmesi gerekir. Bu noktada doktor raporu esastır.
Erkeğin, sağlığı hiçe sayan anlayışsızlığı kadını boşanma talebine bile sevk edebilir ki bu normal bir talep olur.
Erkek de kadın da Allah’tan korkmalı ve adil olmalıdırlar.
Sadece yatak odaları yok, mezarlarımız da var bizim. Kaç gün yatak odalarında yatacağız kaç gün de mezarlarda; iyi düşünmeye değemez mi?
Nureddin YILDIZ
facebook.com/nureddinyildiz
twitter.com/nurettinyildiz
Comments are closed